Gezi olaylarının kaynağıda taksimdeki ağaçların sökülmesi münasebetiyle başlamış, bu yanlış karara duyarlı ve haklı tepki gösteren üniversite öğrencilerinin eylemleri ve direnişiyle çığ gibi büyümüştü. Sonra ne mi oldu? Olaylar büyüdü. Masumane bir tepki mecraından saptırıldı. Masum bir eylem hükümet aleyhtarı gösterilere dönüşüverdi. Zira provakasyona açıktı. Öyle de oldu. Öncülüğünü dış güçlerin paralı askerlerinin yabancı istihbarat elemanlarının, Tüm devlet ve millet düşmanı silahlı terör örgütlerinin cirit attığı bir isyana doğru evrildi. Fetullahçı polis amirlerinin gece saat 04:00 te "çadırları ateşe verin ve ayakta kalanları yıkın" telsiz anonslarıyla ve kışkırtmasıyla iş çığırından çıktı. Eylemler artarak tüm yurtçapına yayıldı. O kaos ortamında Emniyet ve asayiş darmadağın oldu. ilgili ve yetkililer kontrolü yitirdi. Gündelik yaşam o normal akış seyrini kaybetti ve hayat felç oldu. Eğer yerinde (havaalanındaki açıklamadan sonra) müdahale yapılmış olmasaydı sonuçlar çok daha kötü olabilir, öngörülemeyen beklenmeyen, hesap edilemeyen bir biçimde ülke yangın yerine dönerdi.
O halde üniversiteler ile ilgili kararlar alınırken tüm tarafların görüşü alınmalı, ortak bir mutabakat sağlanmalı, uzlaşı içerisinde hareket edilmeli, kesinlikle iş oldu bittiye getirilmemelidir. Aksi taktirde bedeli çok pahalıya patlamakla kalmaz ülkemiz ve milletimiz adına hiç de hayırlı olmayacak sonuçlarla karşılaşılması işten bile olmaz. Şerre fırsat vermemek adına hükumet görevini layıkıyla yapmazsa vebalinden ve sorumluluğundan kurtulamaz. Akp nin içindeki hainler seçim üzeri mahsus birilerinin kaşıdığı bu olaya çanak tutmaktadır. Bundan adım gibi eminim.
