durum üstüne bünyeyi kaplayan sinirin artık hem geçen zaman, hem de işin içyüzünü öğrenmiş olmamızın etkisiyle yok olduğu, bu sayede hakkında daha sağlam yorumlar yapmamızın mümkün olduğunu belirterek başlayayım öncelikle. bu arada aslında başlığı açan ben olduğum halde ilk entry'm hakaret içerdiği nedeniyle (gerçi küfür yerine nokta koymuştum ama olsun) silindiğinden başlık altındaki tek entry'm bu olacak.
bu entry iki bölümden oluşacak sevgili okur. ilk bölümü durum üstüne yapılan yorumlara eğilecek, ikinci bölümü işin içyüzüne. kemerlerinizi bağlayın, çünkü kansas.. is going bye bye.
1
bu memlekette eğer bi düşünce yasaklanıyorsa bu yasağın bile en azından savunulabilir tarafı olması, eğer yoksa insanların o yasağı savunacak şekle getirilmesi esastır. yani bugün pek çok kürt sitesi de yasaklıdır ama sebep olarak terör propagandası gösterilebilir, güvenlik denebilir ve bu sayede aslında arada sadece haber vermekten başka bi iş yapmayan bi site bile rahatlıkla yasaklanabilir, kimse de buna laf etmez. çünkü alışmışızdır artık yasaklarla yaşamaya. başka hiç bi gelişmiş ülkede olmayan türklüğe hakaret gibisinden absürd bi yasa maddesi şu an özümsenmiş ve olmazsa olmaz kabul edilmiştir halk tarafından. böylece türklüğe hakaret gibi muğlak bi suçlamayla istediğiniz yazıyı yasaklayabilirsiniz "bence türklüğe hakaret etmektedir" diyerek ve değil eleştiri, destek görürsünüz insanlardan.
işte bu noktada richard dawkins'in sitesinin kapatılmış olması bu alışkanlığımızın bile ötesinde bi olay olduğundan o aşırı sinir kaplamıştı bünyeyi. çünkü ne türklüğe hakaret vardı, ne güvenliğe, ne dini inançlara (çünkü dawkins sadece bi bilimadamıydı ve ateist argümanlarını öne sürüyordu, ateizmin argümanlarını dine hakaret diye saydığınız anda aslında yasakladığınız bi hakaret değil, bi düşüncedir çünkü).. ortada olan şey bi erkin kendi fikrince ve keyfince site içeriğini zararlı görüp, bunu insanların görmesini engelleme hakkını kendinde sayıp, padişah fermanı gibi yasak koymasıydı ki o yasaklara alışmış bünyeyi bile dumura uğratmıştı.
bu yasak üstüne "zaten dawkins de kim tanıyor muyuz, millet karalar mı bağlayacak bu yasak üstüne sanki" demek bile aslında o yasakçı zihniyeti ne kadar içselleştirdiğimizin göstergesiydi. evet bu ifade "bu düşünce yasaklansın" kelimelerini içermiyor ama şunu gösteriyor.
x fikrinin yüzde doksan dokuz oranında kabul edildiği, y fikrinin de kalan yüzde birlik dilimi oluşturduğu bi ortamda eğer y'nin ifade edilmesine yasak getirildiğinde x fikriyatında biri eğer laflarına "zaten kaç kişi y'yi savunuyor ki" diye başlıyorsa, bu yasağı onaylar ifade kullanmamışsa bile aslında y'ye yapılan baskı ve yasağı meşrulaştırıyor ve içselleştiriyor demektir. demokrasinin tanımı çoğunluk diktası yerine azınlığın çoğunluğa karşı savunulması olması olduğuna göre, aslında azınlık olan bi fikrin yasaklanması, kendisine demokrat diyen insanın ilk karşı gelmesi gereken şeydir çünkü. bunun yerine "kim takar bu yasağı" dediği anda o yasakçı zihniyetle kolkola girmiş demektir.
ha o yasağı kim takar ki denen de toplumun bi de en entelektüel kesimi olunca zaten iş daha acıklı bi hal alıyor ama neyse onu geçelim.
peki ama dawkins kim, sitesinin yasaklanması neden insanların kara bağlamasına yol açmıyor. çünkü kendisi küçük bi zümrenin içinde yine küçük bi zümreye hitap eden birisi. birincisi ateist ve buna dair argümanlar öne sürüyor. bu zaten kendisini bu memlekette çok ufak bi zümrenin takip edeceği adam yapıyor. sonrasında bu yetmiyormuş gibi bu adam öyle sosyolog falan da değil. eğer öyle olsaydı en azından bütün bu ateist kesimin bildiği biri olabilirdi. adam genetikçi.. bilimadamı yani. ve kitaplarını bilimsel bi terminolojiyle (elinden geldiğince basitleştirmeye çalışsa da dili) yazıyor ve bilimden, genlerden, biyolojiden falan bahsediyor. hem ateist, hem bilimadamı. iyice azaldı takipçisi işte.
bunları neden yazıyorum, çünkü aslında "kim takar dawkins'i" lafının diğer bi alt manası da "zaten kimsenin takmadığı adam büyük olasılıkla saçmaladığı için takılmıyordur" ifadesidir. oysa zaten dawkins kendisine seçtiği alan olarak küçüğün de küçüğü bi zümreye dahildir. başkası olamaz. bu ülkede bana stephen hawking'in kaç kitabının kaç insan tarafından okunmuş olduğunu söyleyebilir misiniz. o zaman hawking de mi takılmayacak bi adamdır.
bu yasaklama, zaten ezici ve baskıcı çoğunluk içinde zar zor kendi fikirlerini (çoğu zaman ölüm korkusu eşliğiyle) ifade etmek isteyen bi azınlığa yapılmış keyfi ve terbiyesiz bi yasaklamaydı. o yüzden sinir basmıştı bünyeyi. ve hatta ilk başta da anlattığımız gibi bu yasağı yasaklamalara alışmış zihnimizde bile yasal (sadece bu ülkeye göre yasal ama, evrensel yasalara göre değil) bi zemine oturtamamamız, devlet i alimizin bizim yerimize karar verip kendince bizi şekillendirme isteğine boyun eğmemiz gerektiği için isyan etmiştik. ve evet dışardan bakan biri için artık beş para etmez bi ülke idik (bunu da silme gerekçesi olarak görmezsiniz umarım).
işin doğrusuysa sonra öğrenildi ve açıkçası bünyeyi çok rahatlattı. bu ilk bölüm bizim farzettiğimiz (ve üstüne sinir yaptığımız) olasılık üstüne yazıldı. çünkü bu olasılığın üstüne yazılmıştı yasağı çok da önemsemeyen (hatta haklı bulan) yorumlar da. şimdi artık işin gerçeğine gelebiliriz.