güneşin en erken doğduğu yerlerden sidney'e gidiyoruz önce. orada bir türk ailesinin iftarına konuk olduktan sonra batıya, kaşgar'a, doğu türkistan'a ilerliyoruz. Göçebe çadırında iftarını açan ırkdaşlarımıza konuk olduktan sonra batıya ilerlemeye devam ediyoruz. Türkiye'ye, Erzincan'da trende orucunu açan ailemize konuk oluyoruz. batıya ilerlemeye devam ediyoruz. mostar'a, Bosna Hersek'e gidip, Bosnalı sıcak kardeşlerimizin sofrasına konuk olduktan sonra batıya ilerlemeye devam ediyoruz. berlin, Almanya'da türk işçilerinin iftar sofrasından daha en batıya New york, Abd'ye Türk Ailesinin yanına gidiyoruz.
batıya doğru ilerlemede bir mantık hatası yok. güneşle beraber ilerliyoruz. doğu Türkistan'da güneş batmak üzereydi, erzincan'da hava kararmıştı, mostar'da alacakaranlıktı ve ampuller yanmıştı, yani karanlık oluyordu. berlin'de zaten kapalı mekan vardı. New york'da da güneş batmak üzereydi.
reklamda ramazanda tüm dünyadaki müslümanların cola turka ile oruç açması ramazanın evrenselliği ile cola turka'nın evrensel bir marka olmasını ilişkilendiriyor.
ayrıca seçilen mekanlardan doğu türkistan'ı çin zulmüyle, mostar köprüsünün ise savaş zamanında yıkılmasıyla hatırlıyoruz. yani bir zamanlar (ki türkistanda malesef hala) zorluk çeken müslüman kardeşlerimizin ramazan dolayısıyla, mutlu olmasını, cola turka'nın da bu mutluluğun ortasında olmasını, müslümanlığın evrenselliğini görmekteyiz.
(bkz: nerde olursak olalım, aslında soframız birdir bizim)
(bkz: bir ufuktan diğerine)
yani o kadar da dalga geçilecek bir durum yok sanırım...