her seviyesinde durumun içler acısı olduğuna kanaat getirdim...
aslında her yıl yaz aylarında bu fikrimden emin olduğumu anlıyorum zira 3-4 stajyer mühendis adayının yolu bizim işletmeye düşer, bende gözlemlerim tabi kendilerini.
hiç unutmuyorum geçen sene 3 üniversite öğrencisi tanıdım, staj yapacak dıngıllar, daha ilk gün ha, gelin gezdireyim size üretimi dedim.
bir an durduk gezerken ve içlerinden en dıngılı, freze'yi gösterip "abi bu makine ne? ne işe yarıyor?" diye sordu... (dikkat çekmek isterim son sınıf makine mühendisliği öğrencisi bunlar, mezun olacaklar ve üretip bilim yapacaklar güya)
daha ilk günden sikmeyeyim şimdi sülaleni soğukkanlılığı ile cevap verdim; "freze".
bunun üzerine dangalak cebinden, kendisinden daha akıllı olan telefonunu çıkardı ve aynen şöyle dedi; "abi şu makinenin yanında bi fotomu çeker misin?"
devamını anlatmayacağım çünkü kendilerine hiç hoş şeyler yaşatmadım... yoo beyin ölümü gerçekleşmiş şuursuz embesillere iki tokat aşk etmem ama gereken cevabı veririm!
aslında bu zibideler ne kadar şuçlu, içinde bulundukları laçkalaşmış eğitim sistemi içerisinde diye sık sık düşünürüm...
bize okulda "Birinci Dünya Savaşı'nda müttefikimiz olan Almanya yenilince bizim de yenik sayıldığımız" öğretilmişti. Ders kitabının yakın tarih kısmı son sınıfın son haftalarına denk geldiği için çoğunlukla kısa geçilir, laf bir an önce "Atatürk devrimlerine" getirilmeye bakılırdı.
Kuşbazlık edip kendimizi roman okumaya vermeseydik, ne iki Kanal Seferi'nden haberimiz olacaktı, ne Galiçya cephesinden, ne Allenby saldırısından, ne de Kafkasya serüvenimizden...
Varsa yoksa, birçok sersemin bugün bile "kurtuluş savaşımızın bir parçası" sandığı Çanakkale...
Osmanlı imparatorluğu, padişahlar kendilerini "zevk ve safaya" verdikleri için batmıştı. Oysa cumhuriyet yöneticileri asla zevk ve safa nedir bilmezlerdi!
Ha, bir de, "alacak yer kalmamıştı" da ondan!
Bizim Bursa'dan başlayıp Edirne'yi, istanbul'u, Belgrad'ı, Budapeşte'yi almamız, Viyana kapılarına dayanmamız çok doğaldı.
Fakat Yunanistan'ın, Sırbistan'ın, Bulgaristan'ın, hatta Arnavutluk'un, hele hele Arabistan'ın bize karşı ayaklanması kurtuluş savaşı falan değil, düpedüz "isyandı" ... Nankör herifler...
Çünkü tarihte ilk kurtuluş savaşını biz vermiştik, bu şerefi kimseye bırakmazdık!
Üstelik o savaşta da "yedi düveli" yenmiştik ha... iki düvel kalmıştı bize bulaşmayan...
işimize geldiği zaman zalim oluyorduk, işimize gelmediği zaman mazlum.
Üç kıtaya yayılmış bir imparatorluğun çocuklarıydık ama o imparatorluk aynı zamanda geri, çağdışı, aşağılık, berbat bir yerdi... nedense bundan hiç bahsetmezlerdi!
Eski yazı da "kargacık burgacıktı" tabii...
Herhangi bir üniversitenin herhangi bir tarih bölümünde bunu söylese hocadan dayak yiyecek herif, başımıza ders kitabı yazarı olarak konulmuş, sallıyordu: "Osmanlı'da toprak onu işleyeninmiş, herkes toprağını özgürce eker ve biçermiş"... (at yalanını sikeyim)
Bizden sonra da "milli tarih, milli coğrafya" gibi birtakım zırvalar okutuldu çocuklara. "Akkoyunlu devletinin" vezirinin kayınçosunu tanıyorlar, Avrupa'da feodaliteden merkantilizme nasıl geçildiğini bilmiyorlardı.
Zaten, "batı" dediğin, "França eyaletinin kralı Françesko'ydu" alt tarafı!
ya o değil de, bir makine mühendisi adayı nasıl bilmez freze'yi hala aklım almıyor...