buna benzer bir yazıyı, kurtuluş savaşı'ndaki anadolu insanının çektiği eziyet ve gördüğü zulüm üzerine " ulusalcı " olarak tanımlanmış bir yazarın yazdığını düşünelim :
" -çarıkları, patika yolda ayağındaki yarayı iyice açmıştı. akan kan bastığı yerleri kana buluyordu. karnı açtı. sabah yediği bir dilim kuru ekmeğin verebileceği enerjiyi sonuna kadar kullanmakta inatçıydı fatma nine. ama 67 yaşın ona verdiği yük, sırtında, düşmana karşı cepheye taşıdığı silahtan daha ağırdı. asıl buydu direnmesi gereken fatma nine'nin. hava kararmaya başlamıştı ama gidecek yolu vardı henüz. oğlunu, doğu cephesinde ermeni çetelerinin bir gece baskınında kurşuna dizilerek kaybettiğini öğrenmiş, mezarının nerede olduğunu soramayacak derecede yıkılmıştı üzüntüden. kocası ise, rusların kışkırttığı başka bir ermeni çetesi baskınında işkenceyle öldürülmüştü. uzun yolda bir süre bunları aklından geçirdi fatma nine. ayağındaki sürekli kanayan yaranın verdiği acıyla irkildi birden. "
hrant dink öldüğünde bu ülkede milyonlar hepimiz hrant'ız hepimiz ermeniyiz diye yürüdüler. farkında oldunuz mu bir türk bayrağı bile yoktu onca insanın elinde. hrant dink türkiye cumhuriyeti vatandaşı değil miydi? türk bayrağı onu da temsil etmiyor muydu ? ayrımcılık yapmak bu değil midir ?