oya arca bir panelde -günümüzün özetini de içeren- düşündürücü bilgiler aktarmış şehir hakkında:
''Uruk şehri kurulduğu zaman, bataklıkların içindedir ve ırmak geçilecektir. Orada öyle bir teknoloji geliştirirler ki çok iyi matematik bilen insanlar oldukları için müthiş kanallar kazılır, bütün tarlalara sular aktarılır. Bölge öyle bir zenginleşir ki bire sekiz yüz verdiği söyleniyor tahılın. Bütün aç insanlar o kurulmakta olan şehrin cazibesine doğru akın akın gelmeye başlarlar. Şehir bir süre sonra kendi güvenliğini sağlamak için kendi zenginliğini kendinde tutabilmek için surlarla çevrilmeye başlanır. surlarla çevrildiği zaman dışarıda bir takım insanları bırakır. Bunlar içeri girmek için düşmanlaşırlar. Çünkü o zenginliği paylaşmak istemektedirler. Nüfusun elli bin olduğu söyleniyor o dönemde. içerisi dışarısı ayrımı, güvenlik sorunu başlıyor.''
mevzu nihayetinde refah-güvenlik çatışmasına dayanıyor görüldüğü gibi. insanlık tarihinde ilk savaşlar tarım yapıp refaha kavuşan yerleşik topluluklara, göçebe avcı topluluklarının saldırmasıyla olmuş. günümüz dünyasında 200 milyon insan göçmen yani kabaca her otuz kişiden biri. bu durumun temel iki sebebiyse güvenlik ve refah. uruk bu duruma dair iyi bir özet niteliğinde.
