Küba deyince akla; şekerkamışı tarlaları, köpekbalıkları ve sakallı devrim muhafızları, Havana deyince de kıyıya vuran sert dalgalar, kaldırım kenarlarında çürümeye terk edilmiş en yenisi 1958 modeli Amerikan arabaları, yarı çıplak esmer kızlar ve yalın ayak başı kabak çocuklar gelir...
Türk komünistleri de Küba'nın "çocuk doktorluğu" alanında kaydettiği gelişmeleri anlatmayı çok severler.
Öte yandan küba için konuyu daha da ileri götürüp, "tüketim sorunu yok çünkü tüketecek hiçbir şey yok" diyorum...
Küba'da halkın cep telefonu, bilgisayar ve hatta DVD oynatıcı alabilmesine daha 10 yıl önce izin verilmeye başlanmıştı. ne menem iş? güya fidel castro halk devrimi yapmıştı değil mi?
mesela Halk devriminden önce Küba'da bilgisayar kullanımı serbest, fakat satışı yasaktı ama devrimden sonra komple yasaklandı...
castro öleli 2 yıl oluyor, şuan küba'da ortalama ücret yirmi yedi dolarmış. Bu gelirle cep telefonu, bilgisayar ve fırın alınamayacağına göre, devrimden sonraki özgürlük, aslında "turistlerle iş tutan" hanımları ilgilendiriyor.
Bu hanımlar ve de yolcu pisliğinden çöplenen bütün hancılar, Küba'nın yeni burjuva sınıfını oluşturuyorlar. Fakat "orospu" yazıp yeşilleri üstüne dökünce, "haminnenin mesleği" ortaya çıkmayacak ilerleyen yıllarda...
neyse değerli yoldaşlarım (!) konu bu değil!
konu şu; siz değerli kübacılar, fidel castro öldükten sonra küba'nın hızla kapitalizme kaymasını zaten gözlerinizle göreceksiniz de, devrim yapmak için devirmeye çalıştıkları diktatör batista döneminde, Küba'da iki yüz kırk bin otomobil vardı, aynı günlerde, Menderes Türkiyesi'nde yüz bin. Onların nüfusu yedi milyon, bizimki o zaman otuz beş milyon.
Batista Kübası, Latin Amerika'nın en zengin ve okuma yazma oranı en yüksek ikinci ülkesiydi (birincisi Arjantin)... Gayrı safi milli hasılası ise Portekiz'den ileriydi!
değerli yoldaşlar (!) size bir soru sormama izin verin; acaba bir diktatör gidiyor diğeri mi geliyor hep?
geriye kalan ise devrim niyetine halkın çektiği binbir türlü acılar mı oluyor?