bazen yaparım ben bunu. kâh dışarıda bir yerde, kâh evimin balkonunda. rakı sohbetle gider evet, ama yalnız içmesi de pek âlâ güzeldir, keyiflidir. en güzeli de ne biliyor musunuz? çok güzel hüzünlenir insan. böyle için için yanarsın. meşe gibi. kimsecikler duymaz çığlıklarını. ortaya serpiştirdiğin mezelerin bir anlamı yoktur. sofra olsun, ortam olsun diye koymuşsundur önüne. rakıdır esas olan. rakıdır için için yanmana yardımcı olan. ağlarsın da, kimse görmez işte..
geçen yaz
temmuz ayı
günlerden cumartesi
saat 19:30
sıkıntı girdi içime. ne yapsam, ne etsem derken, markette buldum kendimi. sert olsun, ağzıma sıçsın diye kulüp rakı aldım. yanına da süzme yoğurt. mis! daha ne olsun..
rakıyı dolaba attım biraz soğusun diye. yoğurdu koydum kaseye. "ulan" dedim, "bi de yeşil zeytin koyayım sofraya".. ayvalık'tan hediye gelmişti zeytin. mis!
laptop'u da aldım yanıma. açtım youtube'u, aklıma gelen ilk şarkıyı yazdım; "yine mi çiçek".. çalıyor namussuz. çalıyor çalmasına da, anamı da ağlatıyor..
duble rakımdan çektim şöyle kallavi bir yudum. "ohhh" dedim, "ohh bee!".. yoğurttan bir kaşık, peşine de ayavalık'tan gelen mis gibi zeytin. yuvarlıyorum zeytini ağzımda. yağını emiyorum. "ohh" diyorum, "ohh bee!"
tabii bu sırada sigarayı içmiyorum, yiyorum. peşi sıra yakıyorum lanet şeyi. arada öksürüyorum, arada dalıyorum uzaklara. sonra aklıma bir parça daha geliyor. hemen yazıyorum; "bakmıyor çeşmi siyah"..
"yok yok!" diyorum, "yok yok! bayati peşrev çalsın arkadan. söz olmasın. o kısmı ben doldurayım"..
vakit ilerliyor tabii. iki, üç, dört.. kafa kırılmış da, haberim yok.. çişe kalkınca duyuyorum kafamın bana "hoş geldin hacı abiii" dediğini. bir kadeh daha içeyim diyorum. içiyorum da. içerken, düşünüyorum da. hem de çok. baya baya lan! öyle böyle değil yani..
kendimi avutmaya çalışmıyorum. aksine, boşalmak istiyorum ama gelmiyor işte. akmıyor gözümden yaş. müziği kapatıyorum.
saat 00:20
bir tane daha zeytin atıyorum ağzıma. hemen yemiyorum. yuvarlıyorum ağzımda. yuvarlıyorum ki, yağını emeyim diye.
bir ara rüzgar esinti yapıyor. tam da daldığım esnada yapıyor bunu. böyle "şappp" diye vuruyor suratıma. iki elimle yüzümü ovuşturuyorum, "uyku yok oğlum" diyorum, "uyku yok anasını satayım".. dolduruyorum bir kadeh daha ama bu sefer domuz sıkısı. zaten leyla olmuşum, "koy .mına" diyorum. ortalık sessiz. herkes anlaşmış gibi aynı anda tatile gitmiş. tek tük ışık yanıyor evlerde. kendimi yalnız hissediyorum o esnada. hani bu şeyin yalnızlığı, sevgisizliğin.. yoksa millet tatile de gitse, cehennemin dibine de gitse umurumda olmaz. tam da o esnada gözümden akıyor beklediğim yaş. "hoş geldin" diyorum, "hoş geldin hacı abi.." bi de onun şerefine çakıyorum okkalı bir yudum. sonra.. sonra, bekliyorum bir süre. ayağa kalkıyorum. bağırıyorum karanlığa;
"sevenle oyun olmaz ulan!!"
bir iki tane ışık beliriyor pencerelerden. bakıyorum öylece. görmüyorlar da beni. oturuyorum yerime. "sen" diyorum, "sen adam olmazsın be noro lim asfaloth"..