yapraklar düşerken, toprağın altından yeni bir dünya kendini gösterir. mantarlar..
mantarlar fotosentez yapamazlar. çünkü, bitkilerden farklı olarak, klorofilleri yoktur. aslında, hayvanlarla daha yakından ilgili olan kitin üretilir. bu kitin, böceklerin kabuklarında kullandıkları maddenin aynısıdır. mantarların vücudunun çoğu toprak altındadır. öyle gözükmüyor gibi olsa da, durum aynen bu şekildedir. minik kılcal köklerini orman zemininde, yüzlerce metre uzaklığa kadar büyütebilirler. bu kökler, birçok orman bitkisinin yaşamına da olumlu etkiler göstermekteymiş. amerika'da bulunan bir mantar türünün kılcal kökleri yaklaşık olarak 4 mil kare alana kadar yayılmış bir vaziyette imiş. bir diğer deyişle bu mantar, teknik anlamda, bu dünya üzerinde bilinen en büyük canlı organizmadır. araştırdığım kadarı ile bu mantarın ismi;
ABD'de 2 bin 200 hektar alanı kaplayan bal mantarı keşfedildi. 15 futbol sahası kadar alanı kapsayan mantar, dünyanın en büyük canlı organizması sayılıyor. ABD'nin Oregon eyaletindeki Malheur Ulusal Ormanları'nda, 2 bin 200 hektar alanı kaplayan dev bir mantar.
çoğu mantar, bitki ve hayvan organizmalarının ölü dokuları ile beslenirler. onlar, yapraklar ve odun da dahil olmak üzere, tüm organik maddelerin yaklaşık %90'ını, yıkıma uğratacak güçlü kimyasallar üretebiliyorlar. bunu yaparken, bitkilerin ilkbaharda büyürken kullanacakları yakıt olan besleyici maddeleri toprağa salıyorlarmış. yani mantarlar, yaşam döngüsünde gerekli olan yegâne bağlantı imiş.
bazı mantarlar bazı bitkilerle, bitki hayatta iken ortaklık kurabiliyorlarmış. bu bitkiler için bahse ikili yaşam tarzı oldukça önemli imiş. örneğin;
bu eski ve görkemli ağaçların kökleri mantarlarla kaplı oluyormuş. ağacın bu kadar uzun yaşayabilmesinin esas sebebi de, bu ikili yaşam tarzı ile doğrudan ilişkili imiş. mantarlar, topraktan azot ayıklıyorlarmış. ve sonra da, ağaç, bu azotları mantarlardan alıyormuş. ve karşılığında da, mantar, meşe ağacının köklerinin özünden şeker alıyormuş.