parmaklıklar ardında

entry74 galeri
    27.
  1. bu dizide kimse kimsenin dostu değil, arkadaşlık yok, mucizelere ve haksızın en nihayetinde hakkına kavuşmasına, kötülerin cezalandırılmasına falan yer yok. kimse "kahraman" olmak peşinde değil. kimse güzel değil, karizmatik değil, hayran olunası değil, mükemmelik yok, melek değil kimse. karakterlerde acıma duygusu diye bir şey zaten yok. gerek gardiyanlar, gerek mahkumlar, hepsi birbirinden psikopat.
    iç karartıyor, çünkü gerçekçi.

    --spoiler--
    o cengiz denen gardiyan dışarda romantik bir aşık (beray) olabilirken, hapishaneye adım atınca duygusuz, kaya gibi sert ve acımasız biri haline geliyor, kadın mahkumları hücrelerinde ölesiye dövebiliyor. veya o gülten denen kadın, evde yatalak annesinden 5 yaşındaki bir çocuk gibi tırsıyor ama işyerinde mahkumlara kan kusturuyor.
    diğer dizilerde olduğu gibi hiçbir kadın karakter "seksi" kıyafetlere bürünmüyor, makyajları yok, bu tür şeylerden olabildiğince uzaklar. mesela hapishane müdüresini canlandıran özlem düvencioğlu; daima siyah bir takım ve sade saçlar.
    bizim türk dizilerinde meşhurdur, en fakir fukarası bile makyajsız, son model kıyafetleri olmadan dolaşmaz, bir giydiğini bir daha giymez, saçlar fönlüdür daima. ama burda böyle değil. klişeler pek yok bu dizide.

    --spoiler--

    tabii ki bazı saçma şeyler olabiliyor yine de, onu da en nihayetinde bir "dizi" oluşuna verelim.

    not: ara sıra arka fonda çalan şarkı, rahmetli kazım koyuncu'nun "selimina"sıdır.
    1 ...