ergenekon ne ya? o ne oğlum? lan ergenekon dediğin fatih ürek'in kırbaç şaklatarak, ayşen gruda'nın diş sökerek, nükhet duru'nun kurbanını sandalyeye bağlayıp karşısına geçerek gözlerini bi büyütüp bi kısarak(çocukluğumdan beri korkuyorum lan) işkence eylediği bir örgüt hepitopu. ya bu öyle mi nazlı gelinim, he, ibne damadım? he mi götüne kodumun kayınçom?
nice vatan evladını telef etmiştir bu terör dostlarım. örgüte kaç kişinin mensup olduğunun bilinememesi ve örgüt mensuplarının belirli bir eylem pratiğinin olmaması son derece tehlikeli kılar bunları. evet kardeşim, bu insan evlatlarının envai çeşit terör uygulaması var.
uzun yıllardır ilgili gruba karşı-terör stratejileri geliştirmiş ve birçok sıcak çatışmada bulunmuş tecrübeli bir savaşçı olarak mevzuya kıyıdan dalış yapıyorum babalar.
hikayem; geç gelişmem, dolayısıyla arkadaşlarımdan ve çevremdeki kızlardan daha kısa boylu olarak sonu gelmek bilmeyen bir süreçle başlıyor dostlarım. şimdi cenab-ı rabb'ül alemin(c.c)'in inayeti, şeytan(o.ç)'ın ihaneti ile boyumuz 1.90 kapısına yaklaşmış durumda (sinirlenince 2 metre oluyorum), lakin hazırlık döneminden lise 2'ye kadar(koca 5 sene lan) "kısa boylu" olarak anıldığımdan, mevzunun getirisini götürüsünü iyi bilirim. karılar kızlar, "çok sevimli yaa" falan diye kucaklarına alıyolar, ikili sandalyenin ortasına alıp mıncırıyolar, klasörlerine sokup saklıyolar falan da, neticede ergeniz abi, şehvet akıyor damarlarımızda, icabında "amcuuuk" diye hapşırıyoruz. ne kadar sevimli, güzel falan olursan ol, dönem itibariyle kısa boyluysan hiçbi sik prim yapmıyor arkadaşım. dolayısıyla karıya kıza karşı artan ilgi, onlar tarafından erkek olarak görülmemenin itici gücü ve "belki ekmek çıkar lan" fikriyle, güzel kızlara karşı bir tolere edicilik, bi eyvallahcılık, bi aslansınkaplansıncılık tavrı doğuyor sapık ergende. ve bunun farkına varan güzel kız, daha o yıllarda terörizmin ilk kurşununu atıyor ağalar.
"tatlımmm bana kantinden bi sıcak çikolata alır mısınn?" (ki cebinden öder eşşoleşşek) ya da "ya canıım, matematik yazılısında senin yerine oturabilir miyimm, kopya çekçem dee" (ki sınıfta kalır piç) gibi sömürgeci, kolonyalist, küçük emperyalist oyunlar başlar, bacaksız da belki verir umuduyla her türlü sabotajına çanak tutar.
lisenin başındayız, sınıfta orkun diye bi çocuk var. büyük ihtimalle korkunç kelimesinden çağrışımla, çocuğa orkunç diyordum ve bu bayağı tutmuştu, herifin adı orkunç kaldı, kimse orkun demiyo herife. hatta karne zamanı eve takdir belgesini götürünce, babası "ulan burda orkun yazıyo, kimi kandırıyosun lan sen it?" diyerek dövdüydü bebeyi, ben boyum itibariyle karne rolü yapabiliyodum öyle şahit oldum hadiseye. her neyse, bir gün yine sınıfın güzel kızlarından biriyle otururken, kız orkun'a seslendi, ben orkunç lafını duyunca bi gülümsedim ve kız:
- aaa enis? sen bilmiyo musun? biz orkun'a orkunç diyoruz??
diyerek beni çığrımdan çıkardıydı o anda. ulan it gibi biliyosun onu benim uydurduğumu. onu geçtim, meşrebimiz icabı asabi insanız vesselam, şu hadiseye büyük asap yapacağımı hele itoğluit gibi biliyorsun. tamam lan tamam, güzelsin ya, onu da sen buldun. mal gibi "yaaa?" dedimdi, ekmek kavgası hesabına. ah aklımı sikeyim ki, şöyle saçından dutup dizimi ağzına ağzına indirmedim de, "sen buldun heee? orkunç diyosunuz hee? bana ne diyosunuz lan penis mi heee?" diye diye.
benim gibi dallama ergenler var oldukça, bu kızlarımız da haliyle zamanla ve büyüdükçe iyice şımaracak, binlerce paranoid şizofren doğacak ve gençlerimiz üzerinde yaldır ha yaldır terör estirecek. "bana asılıyo" cümlesi, aha bu paranoya vakalarının varsayılan belirtisidir birader. ulan şunu diyen kız biliyorum ya:
- enis benden not istedi kızıaam. bi insan niye not ister kii?
niye isteyecek eşşekoğlueşek, şu zehir zıkkım okul bi an önce bitsin de nemrut sıfatını bi daha görmeyelim diye ister. bi de insan diyo, insan mı kaldı lan, bıraktınız mı oğlum bende insanlık?
neyse. bişey değil, seni de sürükler paranoyaya. lan otobüste yer verirsin, "asıldım sandı mı?" sorusu gelir kafaya, adres sorarsın, "asılıyorum mu sandı ki lan?" sorusu kemirir kafatasını, ateş istersin, verir, "beni aslı mı sandı da verdi acaba ateşi?" sorusu yakar iç dünyayı. bi rahat verin lan.
bir de kızın, ortamda safi varlığıyla estirdiği terör uygulaması vardır. diğer kızları germek ya da ortamdaki erkekleri birbirine düşürmek ve sair gibi çeşitlendirilebilir fakat, benim bahsedeceğim biraz farklı: güzel kızın, herifi şapşallaştırması eylemi.
lisenin son dönemlerinde gittiğimiz bi mekan var, alt katı bilardo salonu, üst katı kafe gibi, leş gibi siktiriboktan bi yer. bizimle beraber olmaktan keyif aldıkları için, sınıfın karısı kızı da arada bir peşimizden bu batakhaneye geliyor. hafta içi her gün akşamları, hafta sonu her gün öğleleri ve yılbaşı özel programı olmak üzere yılın 366 günü bu izbe mekanda olduğumuz için, çalışanlarla da enseye şaplak göte parmak samimiyeti oluşturmuşuz. bahsolunan kızlar, elit bürokrasinin tam merkezinden ailelere mensup akça pakça güzel kızlar, çalışanlarsa tam eşkıya. müthiş bir toplumsal çelişki ve tezatlıklar silsilesi kabak gibi sırtarmakta. hal böyle olunca, garsonlar falan bizim masaya gelince ağır aptallaşıyorlar. mevzuya özet babında anlatayım bişeyler madem;
bizim kızlardan birini -ki adı ece- sesinin güzel olduğuna ikna etmeye çalışıyorum, ses harbi on numara fakat farkında değil, o esnada "metin abi" diyaloga dahil oluyor:
ben: ya yemin ediyorum çok güzel sesin be, öttürürsün, ortamların yılanı olursun diyorum bak.
ece: ya abartıyosun bencee
ben: inandıramadık ya. bi ben demiyorum ki, herkes diyo, vallahi güzel
metin abi: (aptal bi sırıtışla) kimin sesi güzel oglum?
ben: aha, ece'nin..
metin abi: hehheh. o zaman sizden bir kukle gürber engen şarkısı alalım, ehheh. kıhkıh. heh. evet.
ben: ahıak. metin abi tazelesene şunu
muzlu südümü ziyan eyledi pezevenk. lan hadi 'kuple'yi bilmezsin kukle dersin eyvallah, bilmemenle taşak geçecek değiliz de, yetmiş beş senelik gülben ergen'i nasıl gürber engen yaptın lan? karıya yamanıcam diye.. bu mu taktiğin, bu mu stratejin? lan hala gülüyorum, gürberengen ne oğlum, alman kasabası mıdır ne boktur.
güzel bir kızın, hiçbir çaba göstermeksizin, bir kara yağız delikanlıyı ne hale soktuğunu ibret-i alem olsun deyu inceledikten sonra, bir başka terörizm pratiğinden dem vurmak isterim balalar.
şimdi efendim, işin açıkçası şimdiye kadarki bütün kız arkadaşlarım "güzel kız" ya da "afet-i devran" klasmanında top koşturduğu için, güzel kızla beraber olmanın zorlukları nelerdir iyi bilirim, tipik vietnam sendromu vakasıyım. bir kere güzel kız, seninle beraber olana kadar güzelliği eksenli şımartılmaya o kadar alışmıştır ki, ilişkinin ilk zamanlarında sana da güzelliğiyle, cilvesiyle her boku yaptırabileceğini sanır, benzeri tatmini senden sağlayamadığında afallar, tatsızlık çıkarır, mütemadiyen başka karılarla kendini kıyaslar ve kesintisiz övgü bekler. tamam güzel olmakla her türlü şımarıklık hakkını kendinde gördün eyvallah da, ne bu bize katırdan bozma sıfatlı muamelesi yapmalar? niye bizim yakışıklılığımız konuşulmuyo? niye ben "ama aşkııaam" dediğimde kışın ortasında karpuz yaratılmıyor bana?
güzel kızla beraber olduğunda, örgütiçi çatışmaya şahit olup, arada niyazi olma durumun da sözkonusu olabilir. yani bu hikayede terör karılar arasında. şöyle ki; bir başka güzel kız, sırf seninle beraber olan kıza nispet yapmak için seni ayartmaya kalkabilir ya da "ben de bunun gibi biriyle olmalıyım" fikriyle seni tavlamaya kalkabilir. ve izlediği yöntem güzelliğini kullanmaktır, başlıca silahı "sikiş"tir. bu orospuya uyanın sonu; "lan şeydanı iblusu aklıma sokup karıdan ayırdıktan sonra ne aşkı meşki, hani sikişiyoduk? niye yıktın ocağımı?" repliği olacaktır ki, söylemeye gerek yok herhalde sekizde sekiz erkek suçludur bu durumda.
velhasılı kelam, terör olacaksa kadınlardan olsun diyerek entry'mi bir sosyal mesajla bitiriyorum. abla valla iyi bişey söyledim.