Gılgameş efsanesinde anlatıldığı üzere böyle bir tufan olayı gerçekleşmiş ve yukarıda ismi verilen şahıs(kral) bu sel deryasından tanrı yardımı ile kurtulmuştur. Ki kendisine bu vesile ile ölümsüzlük de ihsan edilmiştir. Gılgameş de ölümsüzlüğü ararken kendisine denk gelmiştir.
Mitolojiyi ve efsaneleri geçtikten sonra, gerçekten de bu tür bir felaketin yaşanmış olabileceğine yönelik iddialar bulunmaktadır. Kral utnapiştim şurippak kentinin yöneticisidir. Bu şehir de fırat kenarında, günümüz Mezopotamyasında yer alır. Bu sebepten nehrin yükselmesi ve alçalması ile Bu bölgede bir nevi küçük tufancıklar oluşmaktadır. Iste yine böyle bir zaman zarfında yağmurlar çoğalır, birkaç gün aşırı yoğunlukta yağar ve Mezopotamya, özellikle şurippak şu altında kalır. Kral ise yaptırdığı gemi vasıtası ile kurtulur. Yalnız anlatıla geldiği gibi her hayvandan bir çift almamış, sadece kendi bildiği ve o zamanlarda Mezopotamyada evcilleştirilebilen canlıları gemisine toplamıştır. Yani asıl amaç ilahi kudrete duyulan saygı değil, mallarım ziyan olmasın mantığıdır. Sular çekilince ve ortalık düzelince de hayat akışına devam eder. O dönemde bilinen dünyanın kısıtlı olması, medeniyetin ise henüz ilk adımlarını atmasından ötürü bu durum devasa olarak düşünülmüş, o şekilde ele alınmıştır.
Şu an yaşadığımız dünyayı bir kenara bırakıp, tüm bildiğinizin köyünüz ve çevresi olduğunu hayal ederseniz, dağdan inen tek bir kurdun bile tanrının gazabı olduğunu sanabilirsiniz. Ve Kurttan korunmak için de dünyadaki her canlıyı değil, sahip olduğunuz iki-üç canlıyı korumaya çalışırsınız. Vakit geçtikçe de sizin bu yaptığınız sizden sonra gelen halk tarafından abartılarak kendi dünyalarına uyarlanabilir.
