dün itibariyle pazarda bizzat üzüm yemiş biri olarak, haklarını sonuna kadar savunacağım mini etekli ve çarpık bacaklı! hatundur. Kısa ve net ifadelerle konuyu girelim. Be kardeşim sen o orucu benim için mi tutuyorsun, bana mı yaranacaksın? sen o sigarayı içmezken ve elinde 40ar kiloluk domatesi tutarken bana mı sordun? beni burada bağlan şey nedir? sen kendi yaşantın gereği orucunu tutuyorsan ben de inancım gereği pazarda üzüm yiyorum, aksini açıkla bana? Mantıksız mı geldi, senin de oruç tutman bana mantıksız geldi ama ben sesimi çıkarıp seni yadırgıyor muyum?
Ayrıca oruç, özünde her türlü çeldiriciliğe karşı nefsi 1 ay boyunca isteklerden arındırmak ve uzak tutmak değil midir? herşey kendi döngüsünde ilerlerken sen bu şartlara nefsini boyun eğdirmediğin zaman orucun anlamını bulmuyor mu zaten? Eğer buna katılıyorsan sen çevredeki şartları niçin düzenliyorsun? Asıl yapman gereken ben kendi hayatımı normal bir şekilde devam ettirip orada üzüm yerken, söz konusu hatun da su içerken senin de beni gördüğünde dayanabilmen değil midir? dayanamayacaksan neden orucunu tutarsın ki? Nedir bu samimiyetsizlik? Biz samimi bir şekilde suyumuzu içiyor, üzümümüzü yiyorken sendeki bu kaypaklık da ne ola?
Ayrıca olay yalnızca hatunun su içmesi de değil sanırım. Çünkü hatunun mini etekli ve çarpık bacaklı olmasına da vurgu var. Yani iddia edilen kusur yalnızca su içmesi dwğil, aynı zamanda hatunun mini etekli olması.Alttan alta oruç tutmaya pek meyilli olmayan ve ayrımcılık yaratılacak olan insan profili dış görüntü yoluyla da çizilmek istenmiş. Algıda seçicilik midir yoksa körelmeye yüz tutmuş ama her an tomurcuğu nefretle patlamaya hazır nefsin abaza seçiciliği midir herşey ortada aslında...