Bugün bir ilkokulunun önünden geçerken aklıma geldi. Tabii ya, dilekolay 8 sene her gün, Her sabah okuduk biz bu paragrafı. Aradan çokça zaman geçti ve hala unutmuş değilim. Unutmam, unutamam... o zamanlar ne kadar sıradan ve basit gelirdi çocuk aklımıza. Bir rutin halini aldığından belkide, hiç sorgulamadan, üzerinde düşünmeden okur geçer ve sonra sınıflarımıza dağılırdık.
Bizim bu okuduğumuz nedir? Neyi amaçlar?.. hadi biz bu soruları ve cevaplarını düşünmezdik, çocuktuk çünkü aklımız oyun-oynaştaydı fakat ya öğretmenler?.. Bu amına kodumun çocukları niye bir gün olsun, türkçe dersinde zamirden, sıfattan önce bize, bu her gün okuduğumuz şeyin anlamını ve önemini açıklama gereği duymadılar?..
Hiç anlamadık biz o sözleri ve önemini. Her gün boşuna yemin ettik: "ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe, durmadan yuruyecegime... and içerim!"... diye.
Neden mi? Çünkü ülkemizin haline bakıyorum da: biz hiç Atatürk ün açtığı yolda, gösterdiği hedefe ilerler gibi görünmüyoruz... Aksine tam tersini yapıyoruz. işte bunun en büyük sebebi, o zaman ki öğretmenlerdir. Hadi lan ordan öğretmenlerin ne suçu var diyecek olursanız suna dikkat çekmek isterim,
Bkz Atatürk yine demiş ki:
"Öğretmenler; Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır…"
bizi yetistiremediler çünkü günümüz öğretmenleri eğitimi bir kutsal dava olarak görmüyorlar. Sadece iyi maaşı var, tatili var, sırtında devlete dayalı ohh miss kafasındalar.
Uzun Lafın kısası belkide iyi olmuştur kaldırılması: kimsenin önemini anlamadığı ve hiçbir öğretmenin öğrencilerine aşılamadığı bir paragrafı her gün boştan yere okuyup durmaktansa, okumamak daha mantıklı.