bir varmış bir yokmuş...
genç bir kızla, genç bir adam varmış,
masalımızın başrol oyuncuları olan bu kişiler bir gün amazon ormanlarında kötü bir şekilde rastlaşmışlar.
adam avlanırken okunu yanlışlıkla kızın k.çına saplamış.
kız adamın kendisine zarar verdiğini anladığında adama saldırmış tüm gücüyle...
ama adam kızdan daha güçlü olduğundan kızı etkisiz hale getirmiş.
sonra kızı omuzladığı gibi ormanın derinliklerine doğru gitmeye başlamışlar.
hava da kararmış, kız adamdan kurtulmaya çalıştıkça adam daha sıkı tutuyormuş kızı.
sonra kız kurtulamadığını anladığında, adamın üzerindeki sadaktan bir ok almış ve adamın kalbine batırmış. adam yere yığılmış kız ise nihayet elinden kurtulabilmiş adamın.
kaçmaya başlamış tüm gücüyle. koşarken de adamın ölüp ölmediğini merak etmekteymiş.
birden durmuş. bugün neden ormana geldiğini düşünmüş, anlamlandıramamış, onu buraya getiren güç neydi diye düşünmüşse de cevabını bulamamış. sonra birden var gücüyle geri koşmuş adamın yanına.
yerde hareketsiz yatan adamın yanına vardığında öldüğünü düşünmüş önce. sonra adamın kendisine geldiğini gördüğünde dünyanın en mutlu insanı olmuş o anda.
adam kıza bakmış ve
-şimdi eşitlendik değil mi? birbirimize zarar verdik. bundan sonra arkadaş olsak, ne dersin?
-arkadaş olalım bu yaptıklarımızdan pişmanlık duymadan. birbirimizi kırmadan, yargılamadan. dilediğin gibi, içinden geçenleri ifade edebilirsin bana. çünkü artık zaten eşitiz. kimse kimsenin canını acıtmayacak,açık ol lütfen bana.
sonra adam kızın totosundaki oku, kız ise adamın kalbindeki oku çıkarmış ve öpüşmüşler lacivert gecenin altında. sonra bir sessizlik olmuş, bir sakinlik. görüş alanından çıkmışlar. bir buğu sanki.
derken sabah olmuş ve kız ağlayarak uyanmış rüyasından. adamı aramış yanında bulamamış. fakat yastığının altında yıllardır sakladığı 2 adet ok yerindeymiş. kız tüm bunların bir rüyadan ibaret olduğuna inandırmış kendini.
ardından kızıl saçlı kızın kafasına kafasına elmalar düşmeye başlamış masalın sonunda. sonra kız en kırmızı olanını seçmiş, yemiş ve bitirmiş.