kent

entry94 galeri
    84.
  1. “Kent, ifadelerin ortadan kalktığı, sessizliğin hüküm sürdüğü, ayrışma işaretlerinin yerleşiklik kazandığı yerlerin ayrımının tersine çevirecek şekilde, çatışmaların ifade yeri olarak tanımlanabilir. kent aynı zamanda, arzunun yeri olarak da tanımlanabilir; burada arzu ihtiyaçlardan doğar, tanındığı için yoğunlaşır, belki de (muhtemelen) eros ve logos bir araya gelir. doğa (arzu) ve kültür (sınıflandırılmış ihtiyaçlar ve indüklenen yapmacık davranışlar), tutkulu diyaloglara girişen karşılıklı bir özeleştiri süreci içinde birbiriyle karşılaşır. insanoğlunun eros ve logos’un kavgalarına terk edilmiş olan olgunlaşmamış Ve prematüre karakterinin, kendisini tamamlanma (yetişkin ve eksiksiz) olarak dayatmayacak bir oluşuma bu şekilde bürünmesi muhtemeldir. pratik yol olarak kent, paradoksal olarak, elde edilmiş bilgi ve tamamlanmış yetişkin’in otoritesinden hareketle oluşturulmuş, alışılageldik tarzda bir pedagojiden hayli farklı pedagojik bir role sahip olacaktır.
    sanayi çağı (bir başka deyişle “sanayi toplumu” veya sözde böyle olan toplum) bu şekilde, kendi kendine göründüğünden daha farklı bir görünüm alır. bu dönem kendisini Üretici ve yaratıcı, doğaya hakim olan ve maddenin determinizmin yerine üretim özgürlüğünü geçiren bir dönem olarak görür. gerçekte ve hakikatte ise, radikal derecede çelişkili ve çatışmalı olmuştur. doğaya hakim olduğunu düşünürken, onu tepeden tırnağa yıkıp tahrip etmiştir. kendiliğindenliğin kaosunun yerine tutarlı bir rasyonalite geçirdiğini iddia ederken, dokunduğu her şeyi birbirinden ayırmış ve koparmış, homojen düzenin hakimiyetini kurarken bağları parçalamıştır. onunla birlikte araç amaca, amaç ise araca dönüşmüş; üretim strateji, üretkenlik felsefe, devlet ise tanrısallık biçimini almıştır. sanayi döneminin düzeni ve düzensizliği, eski kaosu daha ağır bir şekilde yeniden üretmiştir; kanlı bir kaostur bu.”

    lefebvre.
    7 ...