Film, mesainin başladığı anlamına gelen düdük sesi ile başlıyor, filmin ilk sahnesi aslında çok vurucuydu. Öncelikle bir koyun sürüsünün ilerleyişi görüldü ve ardından koyun sürüsünün yerini metrolardan çıkan mavi yakalılar almaya başladı. Fabrikalardaki işlerine yetişmeye çalışan mavi yakalılar bir koyun sürüsü olarak resmedilmişti. Bunun ardından Charles Chaplin’in canlandırdığı işçi, bu sistemin insanı nasıl köleleştirdiğini gösteren büyük bir kanıt niteliğindeydi. insanlara o denli makine gibi davranılıyordu ki insanlar da artık makineleşmiş bir vaziyete gelmişti. Fabrikanın içerisine yerleştirilmiş, her noktanın dahi görüldüğü kameralar, insanların her adımına şahit oluyordu. Sistem o denli hızlı akıyordu ki işçilerin tabiri caiz ise, başlarını kaşımaya dahi vakitleri yoktu. Öğle yemekleri için dahi sistemin daha hızlı akmasını sağlayacak bir makine arayışında olan patron o sahneyi ironikleştirdi. Charles Chaplin’in canlandırdığı işçi, ne kadar hata yaparsa yapsın sisteme, düzene kendini o kadar kaptırmış bir durumdaydı ki işten kovulana kadar çıkma fikri hiç görülmüyordu. Bu durum akarken, sistemden tek bir kişinin dahi yapmış olduğu yanlış bir hareketin ya da sistemin dışındaki bir hareketin bu mekanizmaya ne kadar zarar verdiği de gözler önüne serildi. Bu evrede filmin geneline bakıldığında Amerika’daki büyük ekonomik krizi ve bu krize aslında kişilerin kendi kendilerini götürdüğü de görüldü. Filmin devam eden kısmında genel olarak büyük kriz ve açlık farklı boyutlarda gösterilmiştir. Chaplin’in tesadüfi olarak bir işçi partisinin mitinginde ön sıralarda yer alması sonucu filmi izleyenler olarak bizleri de o zamanın kanunlarıyla ve işleyişiyle yüz yüze getirmiştir. Bu aşamada hapse düşen Chaplin, pek çok şey atlatmıştır ancak aslında benim en çok dikkatimi çeken nokta; hapisten çıkarılacağı zaman dahi bunu istememiş ve dışarıdaki düzenden daha iyi bir durumda olduğunu bizlere göstermiştir. Filmin bundan sonraki kısmında artık daha fazla sosyal hayat önümüze çıkmıştır. Chaplin’in sokakta ekmek çalmakta olan bir kız ile tanışması sonucu onun da penceresinin değişmesini görüyoruz. Bu durumda Chaplin hayata tekrar tutunmak bir aile kurmak adına pek çok işte şansını denemeye çalışmıştır. Fakat yine bu noktada benim en dikkatimi çeken şey, Chaplin alışveriş merkezinde gece bekçiliği yaparken içeri girenlere hırsız denmesi üzerine onların biz hırsız değiliz, biz açız demesi bu noktada beni çok etkilemiştir. Daha sonra filmin devamında Chaplin’in tekrar fabrikaya işe girdiği gün, işçilerin greve çıkması da aslında o dönem için sistemin, ekonomik açıdan ne denli dengesiz ve tutarsız olduğunun bir göstergesi olmuştur. Chaplin devamında son kısımda kendisini rastgele bir restoranda çalışırken birden anlamsız bir şekilde söylediği şarkıların üst sınıf tarafından alkışlanmasına şahit olmuştur. Aslında bu durum bizlere o zamanın sosyal hayatıyla ilgili de büyük ipuçları vermektedir. Son olarak Chaplin’in bu filminde benim en dikkatimi çeken nokta, filmin başından sonuna kadar devletin daima bir düşman rolünde olmasıdır.