Sağcısı solcusu bugüne kadar kaç özel ve kamu bankasını kılıfına uydurarak boşalttı/soydu biliyor musunuz? Toplamda devletin zararı bugünkü parayla 200 milyar dolardan daha fazladır. Ama banka soyan sadece deniz gezmiş hırsız öyle mi? Denizi ve arkadaşlarını diğer suçlarıyla birlikte idam ettiler. Bedelini canıyla ödedi. Ya bunlara ses çıkartmayanlar? Ya devleti ve kanunları kendi lehine kullananlar? Ya onlara göz yuman hukuk ve demokrasi havarileri? Bunların hesabını nasıl verecekler?
Hüsamettin Özkan’ın isminin politika arenasında ilk kez yoğun biçimde gündeme gelmesine vesile olan olay, Halkbankası’nın 1998 yılında açtığı usulsüz kredilere ilişkin soruşturma oldu. Müfettişler, Halkbankası eski Genel Müdürü Yenal Ansen’in Has ailesi başta olmak üzere birçok aile şirketine kredi açtığını ortaya çıkardılar. Hüsamettin Özkan ise uzun süre bu kredi ilişkilerini yalanladı, kredilerde sorumluluğun kendisine dayanması üzerine de Genel Müdür Ansen’in soruşturma kapsamına alınmasına onay verdi. Ancak Özkan kısa bir süre sonra soruşturmayı yürüten Bankalar Yeminli Murakıpları’nı “kasıtlı davranmakla” suçlayıp haklarında işlem yapılmasına ilişkin bir yazıyı Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz’a göndermesi ortalığı karıştırdı. Özkan’ın bu müdahalesi Ansen’i üç davadan kurtardı. Böylece Özkan’ın “diplomatik girişimleri” Halkbankası yolsuzluğunun üzerini örtmüş oldu.
SEZER'iN HEDEFi OLDU
Halkbankası ile ilgili ikinci ciddi gelişme ise Dinç Bilgin’e ait Etibank’ın batması sonrasında yaşandı. Halkbankası’nın Bilgin’e borçlarını ödemek için 10 milyon dolar kredi açtığı ortaya çıktı. imzayı veren ismin ise yine Özkan olduğu belirtildi. Ancak Özkan yine olayı reddetti ve soruşturma kapatıldı. Özkan, Halkbankası kredileri üzerine art arda gelen bu soruşturmalar üzerine bankadaki sorumluluğunu ani bir kararla Aralık 2000’de Hazine’den Sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal’a devretti. Devrin gerekçesini ise “kamu bankalarının özelleştirilmesinin kolaylaştırılması” olarak açıkladı. Ve böylece Özkan Halkbankası’ndan “işi bittikten sonra” kurtulmuş oldu! Bütün bu süreçte Özkan’a kimse dokunamadı. Başbakan Ecevit de “manevi oğlunu” sonuna kadar savundu.
Sezer’in “Çamurun üzerinde oturuyorsunuz. Yolsuzlukları koruyorsunuz” sözü işte Özkan’ın bu “denetim dışı” kalan icraatlarına yönelikti.
Devletten yetki alıp halkı soydular
Hiç sermaye koymaksızın yalnızca birilerinin desteğiyle kurulan tabela bankaları, 28 Şubat sürecinin yozlaşmış ortamında yalnızca patronlara hizmet etti. Karşılığı olmayan kredileri kendi şirketlerine kullandıran banka sahipleri, oluşan borcu daha sonra milletin sırtına yükledi. Batık 26 bankanın halkın cüzdanından çaldığı para, 65 milyar doları buldu.
28 Şubat süreci boyunca birçok banka battı. Bunların bir kısmı planlı bir şekilde, bir kısmı ise devlet eliyle batırıldı. O dönemde Egebank, Türkbank, Interbank, iktisat Bankası, Eti Bank, Toprak Bank, EGS Bank, Yurtbank, Bank Ekspres, EGS Bank, Bank Kapital, Pamukbank, Demirbank, Ulusal Bank, Yaşarbank, Sitebank, Tarişbank, Kentbank, Sümerbank, Bayındırbank, Marmarabank, impexbank, Kıbrıs Kredi Bankası istanbul Şubesi, TYT Bank, imar Bankası ve ihlas Finans battılar.
Elbette batan bankaların bir kısmı devletin basiretsizliğinin bir sonucuydu. Ancak o dönemde sermayesi olmadığı halde siyasilerin gücüyle kurulan bankalar vardı. Sanki birileri bu isimlere 'Devleti istediğiniz gibi soyabilirsiniz' dedi. Batan bankaların önemli bir kısmı 28 Şubat'ın mareşali görevini gören Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'le birebir bağlantılıydı.