Henüz nescafe 3ü 1 arada’nın icad olmadığı yıllarda kahve, şeker ve kremayı bir kimyager edasıyla karıştıran büyüklere imrenerek bakan(evet o yıllarda çocuklar kahve içemezdi), suyu poşetten içen(poşet su), koltuk kafalıklarında kül tablası olan ve herkesin fosur fosur sigara içtiği, biri arka kapı hizasında biri ön camda olmak üzere iki adet 37 ekran tvden Tanrılar çıldırmış olmalı veya taxi filmini izleyen, muavin arka beşlide yatarken önde muavin minderinde(evet şimdiki gibi muavin koltuğu yoktu, muavin koridorun ön tarafındaki bitiminde minderde otururdu) Yolu izleyen nesildi.
istanbul-Artvin 28 saatti o zamanlar. Orta Karadeniz’de ve Marmara girişinde yol boyu mutlaka ölümlü kazalardan dolayı jandarma-polis yolu daraltmış olurdu. Devrilmiş kamyonlar, üstüne gazete örtülmüş ölü bedenler çocuk zihinlerimizde büyük travmaydı. Aslında büyük meseleydi zaten bir yerden bir yere kazasız belasız gitmek. Bundan mütevellit gidilecek yere salimen varılınca herkes şoförü tebrik eder şoför de yolculara geçmiş olsun derdi.