izmir in suyunun yuksek miktarda arsenik icermesi hadisesinin yaşandığı şu günlerde üzerinde durulmayan konu. izmir meselesi kah siyasi çekişmeler, kah proje yetersizlikleri, kah ideolojik kavgalarla irdelenirken bence bu mesele, insanların hala umurunda olmayan küresel ısınma dediğimiz iklim değişikliğinin bir sonucundan ibaret.
evet, insanlar hala umursamıyorlar bu değişimi.organik tarım bir tür kentsel moda halinde. çevreci olmak başbakanların dilinde bir daniskalık makamından ibaret. çeşme suyu arsenikli iken şişe suyu için demek gayet normal karşılanan bir tavsiye. ve biz hala zerre gerçekçi yaklaşmıyoruz asıl soruna. sorun şu an izmir'i vuruyor, mesele barajın suyunun bitmesinden, yüksek arsenikli şebeke suyundan ibaret değil sadece. bugün izmir etkileniyor, yarın ise etkilenmeyen yer kalmayacak. yeni kuyular açmak sadece günü kurtaracak, çünkü hala anlamıyoruz ki yer altı suları bi-te-cek! ve gün gelecek ki şişe suyu diye satmaya da su kalmayacak. ve lıkır lıkır içecek insanlar arsenik marsenik dinlemeden ne bulurlarsa. su meselesi konusunda daha fazlası için: "last oasis/ facing water scarcity. sandra postel. worldwatch institute/ 1992. - tr: son vaha/ su sıkıntısıyla karşı karşıya. sandra postel. worldwatch institute/ 1992. tübitak-tema vakfı yayınları/ 1999. çev: f. şebnem sözer."
elalem kaç sene evvel yazmış, başbakan daniskasıyım diyor, vatandaş da siyasetçilerin ucuz oyunlarında ideolojik askerlik yapmakla ve su sıralarında beklemekle meşgul. insan olarak bu şekilde devam edeceğiz (edersek falan demiyorum artık) ve gün gelecek, o arsenikli suları da arayacağız. dünyaya ettiklerimizin bir bedeli varmış demek ki?