---- Alıntı ----
iran doğumlu, Kanada’da yaşayan Sadaf Foroughi’nin ilk uzun metraj kurmacası Ava, filme adını da veren Ava isimli 16 yaşındaki bir gencin ailesi, arkadaşları ve üzerine bir gölge gibi çöken toplum baskısı ile olan imtihanını konu alır. Özellikle kişi üzerinde oluşan bu toplum baskısı, Orta Doğu’da aile içerisinde başlar, yıllar içerisinde toplumun tamamında kendini hissettiren bir yayılma sonucu kişinin gelişimi ve karakterinin oluşumu üzerinde önemli bir yer kaplar. Ava karakteri üzerinden, feminist bir büyüme hikâyesi anlatan Sadaf Foroughi, Ava’nın annesi olan ilişkisi üzerinden ise Orta Doğu’da kadın olmak meselesine eğiliyor ve kadınların yaşadığı ortak çıkmazlarla ilgili yer yer karanlık yer yer ise naif bir masal anlatıyor.
Ava karakterini incelediğimizde, filmin henüz başında rol model olarak aldığı babasının da etkisiyle, henüz aile ve toplum baskısını üzerinde hissetmeyen bir genç kız profili görürüz. Lakin, sıra kendi kimliğini oluşturacak tercihleri yapmaya geldiğinde Ava, önce ailesinin sonra da toplumun baskısını üzerinde hissetmeye başlar. Burada, Ava karakterinin yaptığı tercihler üzerinde direkt olarak etki kurmaya çalışan bir anne ile karşılaşırız. Kendisi doktor olan anne, Ava’nın sanat ile ilgilenmesini istemez, bunun Ava’nın geleceği için yanlış bir tercih olduğuna inanır; erkek arkadaşı ile görüşmesini istemez, görüştüğünü öğrendiği an kadın doğum uzmanına götürerek bekaret testine sokar. Bu detaylar, Ava üzerinde büyük bir sarsıntı yaratırken, anne karakterini dikkatli incelediğimizde, Ava’nın da annenin de aynı “kadın” olduğunu görmemizi sağlayacak önemli detaylar buluruz.
Ava: Feminist Bir Büyüme Hikayesi
Filmin son bölümüne geldiğimizde ise, Ava ile anne birbirlerinin geçmişi ve geleceği olarak görünen, farklı bedenlerde aynı hayatları yaşayan iki insana dönüşür. Burada, Orta Doğu’da kadın olma meselesi üzerinden yaklaştığımızda, yaşanan süreçlerin nesilden nesle fark etmeden, benzer şekillerde devam etmesinin gelecek adına bir kez daha kaygılanmamıza yol açtığını ve her ne olursa olsun, Ava’nın tüm güçlü duruşuna karşı “Orta Doğu’da umut yok.” mesajı verdiğini söyleyebiliriz.
Sadaf Foroughi’nin doğduğu ve hayatının ilk dönemlerini geçirdiği topraklardan bir hikâye anlattığı Ava, yönetmenin şu an yaşadığı topraklar olan Kanada’nın ve dünyanın en prestijli festivallerinden biri konumunda bulunan Toronto Uluslararası Film Festivali’nde FIPRESCI ve Kanada Yapımı En iyi ilk Film ödüllerine layık görüldü. Seyirciyi mutsuz ve tedirgin eden bir hikâye anlatıyor olmasına rağmen sanat yönetimi ve sinematografisinin sunduğu renkli dünyalar eşliğinde film, estetik bir atmosfere sahip. Foroughi, bu ilk uzun metraj kurmacasında, biçim ile içeriği oldukça başarılı bir şekilde harmanladığını ve sırtını sadece hikâyesine dayamayarak teknik açıdan da başarılı bir iş çıkardığını söyleyebiliriz. Ava’yı canlandıran Mahour Jabbari, babayı canlandıran Vahid Aghapoor ve anne karakterine hayat veren Mahour Jabbari’nin başarılı performanslarının da etkisiyle filmin inandırıcılık sorunu yaşamadığını da söyleyebiliriz.
Son kertede, yer yer umutlanmamızı sağlayan yer yer ise gelecek adına karamsar düşünceler içerisine sokan Ava, hem !f istanbul programının hem de geride bıraktığımız yılın en kıymetli keşiflerinden biri olarak, aldığı tüm övgüleri sonuna kadar hak ediyor.