meltem ahıska'nın 2006 yılında feminist politika ve teori dergisi olan amargi'de yayımlanan harikulade metninin adı. böylesi kısa bir metinde böylesine fazla şey anlatmak takdire şayandır benim nazarımda. metin hem cumartesi anneleri için hem de feminist yazın için önemli bir yer teşkil eder fikrimce. annelik meselesine dair oldukça önemli şeyler söyler meltem ahıska.
metnin girişini aktarıyorum:
"Annelik, şiddet ve politika üzerine yazmaya başlarken, aklıma, özellikle dil üzerine deneysel yazıları ve kitaplarıyla bilinen Fransız yazar Nathalie Sarraute’un bir denemesi geliyor.Almanca “ich sterbe” başlığını taşıyan bu denemede Sarraute, Rus yazar Çehov’un Almanya’da bir hastanede ölüm döşeğindeki bir anını anlatır. Kendisi de doktor olan Çehov, öleceğini anladığı sırada doğrularak Alman doktora, kendi dilinde değil, Almanca olarak “Ich sterbe” der, yani, “ölüyorum”.
Sarraute’e göre bu jestin anlamı kendi ölümüne bütün ağırlığıyla sahip çıkmaya çalışmaktır. Yanındaki Rus karısına, Rusça ölüyorum deseydi, herşey nasıl da hafifleşecekti. Gündelik dilde ne çok kullanırız bu sözcüğü. Gülmekten öldüm, yorgunluktan öldüm...Ay, ölüyorum. Oysa Çehov, bir doktor olarak, karşısındaki doktorun dilinde bu anı bütün dehşetiyle karşılamaya ve son iradesiyle bu dehşeti sözcüklere dökmeye çalışmıştır.
Kendine karşı acımasız, bir o kadar nafile ama anlaşılır bir çaba. Modern toplumda hastane köşelerine itilen, kendi ritüellerinden uzaklaşan ölüm nasıl çoğu kez dilsiz kalıyor ve teknikleşiyorsa, sembolik düzeni parçalayan şiddet de bir toplumsal olgu olarak sözün sınırlarında duruyor."
çehov'un bu hikayesini okuduğumda bir hayli etkilenmiştim.