zamanında, levent kırca bile, olacak o kadar adlı gudik programda daha çok ayar veriyordu siyasiylere. bu ayar vermek lafını da sevmiyorum. mizah dergilerinin yapmaya çalıştığı daha çok taşak geçmek. (böyle daha samimi oldu.)
ne kadar da giydirseler, çizseler, yazsalar boş gibidir. çünkü, türkiye'de mizah denen olay 2-3 kişinin elinde maalesef. ingiliz özentisi sarkastiklik çabalarıyla halkı güldürmeye çalışıyorlar, iğneleme yapmaya götleri yemiyor bi çoğunun. televizyonlarda yapılan mizah ise daha vahim. güldürmekten, eleştirmek ziyade izletme politikası hakim. zaten hiç beceremezlerse dayıyorlar gülme efektlerini. öyle boktan işte.
ha, leman, uykusuz, penguen, başbakanla, cumhurbaşkanıyla dalgasını geçiyor, eyvallah. sadece bu kadar gibi ama misyonları. sonrası yok. hedef belirle, saldır. işin kolayı.
şundan 5-6 sene öncesine git, fazla da değil. tamam boktan olabilirdi ama siyasilerin taklidini yapanlar, onların ağzından halka mesaj veren komedyenler vardı. en azından cehalete tutulacak bir ışık sayılabilirdi.
siyasilerin tapılacak kişiler olmadıklarını, sadece görevini yapması gereken, halka hizmet etmesi gereken, görevini düzgün yapamadığında eleştirilmeleri gerektiğini gösteriyorlardı. ufak çabalardı ama vardı.
şimdi bak ekranlara, güldüklerine bak, eleştirilere bak. ne kadar köşeye itilmişler. sözlük köşelerinde verilen "ayar"lar, atılan taklalar, okunmayan gazete/dergilerin köşelerinde yazılan eleştiriler.