Daha bundan 1 sene öncesine kadar, 'yok ya bu devirde kalmadi aşk falan hele karşılıklısına rastlamak mümkün değil' diyen, böyle düşünen bir insandım. Sonra bir adam çıktı karşıma, 700 kilometreyi benim için geldi. Bir tren garında bekledim o adamı heyecanlı bir şekilde, görür görmez anladım aslında bu daha önce hic tatmadığım duyguyu. Sıkıca sarıldım o adama, sonra elimi tuttu yürüdük beraber sonrasında defalarca yürüyeceğimiz yolları. Aşık olduğum şehirde yaşayan o adama aşık oldum. Sonrasında ben gittim, o geldi, geldi, geldi, geldi ve şimdi 14 şubatta yine gelecek. Hayatımın en güzel günlerini yaşadım onunla, hayatımın en güzel doğum gününü geçirdim, pek cok seyi ilk kez onunla tattım. Ve şunu daha doğrusu şunları anladım ki aşık olduğunda insan direkt anlıyormuş, aşık olduğunda insan asla kıyamıyormuş, aşık olduğunda dünyası o oluyormus insanın, aşık olduğunda bir şekilde affediyormuş insan, aşık olduğunda o hep mutlu olsun istiyormus insan, aşık olduğunda insan kaybetmekten deli gibi korkuyormuş, aşık olduğunda o'nun yanında gözlerinin içi parliyormus insanın...
Kısacası aşk öyle mucizevi bir duygu ki uğruna kurulacak tüm cümleler eksik kalır, insan yaşadığında anlar anca.