huzur, nahoşluk ya da ne bileyim tarifsiz duyguları ifade ediyor bu koku bana. imge dünyamda farklı şeyler uçuşuyor. kah heidi oluyorum peter ile dağlarda koşuyorum . yağmur yeni yağmış ve ben yalın ayak dağlarda çamların arasında koşuyorum. bir an geliyor klara oluyorum hüzünlü frankfurtta hep kapalı bir havada sıkılmışlığı ve umutsuzluğu yaşıyorum. bir an da ellili yıllara gidiyorum. tayyörlü bir hanım efendi oluyorum. şemsiyemle etrafta geziniyorum. bir an da gözüme katip'ine mendil atan kadın geliyor. üsküdarda gezerken aldıda bir yağmur.. o da mı böyle kokuyordu ki acaba?
sonra kendim oluyorum geliyorum uzaklardan. başkası olmadan kendime bakıyorum. elimdeki çayımı yudumlayıp bu sonbahar havasına bakıyorum. kokuyu içime çekiyorum bir kaç kez doyasıya. sislenöiş denize bakıyorum. bir kaç hafta evvel ışıl ışıl parlayan güneşi anımsıyorum ve uzaklaşan yaza el sallıyorum. sonrada boş yüzme havuzuna bakıyorum. aklıma teomanın şu şarkısı geliyor.'ya da boş bir yüzme havuzu son baharda. çok mu ayıp hala mutluluk istemek..' hüzüne gerek yok ben çok mutluyum bu anı ve durumu duyumsamaktan. işte bu iki kelimenin bende uyandırdıkları. ne güzel iki kelimeymiş.