doğduğumuzda öncelikle anne ve babamız olmak üzere birçok insan tarafından şekillendiriliriz. elbette çocukken bir kişiliğimiz olsa dahi kendi kendimize kendimiz olmamız mümkün değildir. çünkü henüz şuurumuz yerine tam olarak oturmamış, neyin ne olduğunu kavrayacak becerimiz gelişmemiş ve olayları akıl süzgecinden geçirerek mantıklı davranışlar sergileme yeteneğine sahip değilizdir. dolayısıyla biz başta anne babamız olmak kaydıyla diğer aile büyüklerimiz, öğretmenlerimiz ve diğer olgun kişiler tarafından şekillendirilir, yönlendiriliriz.
elbette ki hiçbir çocuktan küçük yaşında ve henüz olgunlaşmamış aklıyla kendi doğrularını oluşturmasını ve kendi hayatını kendinin yönetmesini bekleyemeyiz. ancak bazı insanlar çocukluktan gelme bu alışkanlığından kurtulamazlar. büyüdüklerinde ve yeterli zeka seviyesine ulaştıkları halde yinede başkaları tarafından yönlendirilir, yaptıkları her şeyde başkaları tarafından onay ve/veya takdir görme beklentisi içerisindedirler. ve yapacağı şeyler gerçekten doğru olsa, kendi mutluluğu için önemli bir adım olsa bile eğer başkaları tarafından hoş karşılanmayacağını düşünüyorsa bu kişi kendi mutluluğundan ödün verecek ve başkaları tarafından eleştirilme korkusuyla bunu gerçekleştirmeyecektir.
çok mutsuz olduğu halde eşinden boşanmayan, nişanlısından ayrılmayan bir insan buna örnektir. eşinden ayrılıp kendisine yepyeni bir hayat kurabilme şansı varken, kendisini mutsuz eden ve sürekli rahatsız eden eşini terk edip çok güzel olmasa bile eskisinden daha güzel olacağı kesin olan bir hayata başlayabilme şansını kaçırır. sırf alelem ne der diye çekindiği için kendi mutsuzluklarının sebebi olurlar.
bir başka örnek ise yine kendi öz kişiliğinin ve özgür iradesi geçersiz sayılan, sırf ailesi istediği için bir üniversite bölümüne giden insanlardır. benim oğlum doktor olacak, benim oğlum mühendis olacak diye sırf kendi egoları için çocuklarını zorla istemedikleri bölümlere gönderen cahil aileler yüzünden insanlar mutsuz olmaktadır. mühendis olan çocuğun belkide resime, müziğe, spora yeteneği vardır ve hayatı boyunca mutlu olacağı mesleği yapma şansı varken sırf aileleri tarafından düşüncesizce şekillendirilen kaderi yaşamak zorunda bırakılırlar. ve bu çocuk okuduğu bölümü yarıda bırakmayı düşünemez bile. ailem ne der? elalem ne der? şeklinde düşünüp okumaya devam eder. ve sonuç mutlak mutsuzluktur.
bak bilmemkimin oğlu avukat oldu, bak bilmemkimin kızı doktor oldu şeklinde saçma örnekler gösterilir. sanki herkes öyle olarak mutlu olacakmış gibi aptal bir mantık vardır insanlarımızda. bu yüzden de büyükler küçüklere seçme şansı tanımazlar. hatta düşünme şansı bile tanımazlar. onlar bizim yerimize düşünür, bizim yerimize seçerler. hatta bazen o kadar ileriye gider ki bu durum, evleneceğimiz insanı bile seçme haddini(hadsizliğini) kendilerinde görürler. kendi olamamış insanlar ise çocukluktan kalan büyüklerinin beklentilerini karşılama alışkanlığı bırakamamış insanlar olduğu için sürekli bu beklentileri karşılamaya çalışırken kendi beklentilerini gözardı etmek zorunda kalırlar.
emin olunuz ki hayatınız boyunca hangi mesleği yapacağınıza, hangi insanla evlenip bir ömür boyu aynı yatakta kiminle sevişeceğinize karar verme yetkisi sadece sizdedir. sizden başka hiçkimsede değildir.
kendi kendine kendi olabilmiş, bilinçli ve kendi doğrusunu başkalarının etkisi altında kalmadan, başkalarının kendisi hakkında ne düşüneceğini önemsemeden, çoğunluğun benimsediği bir düşünce doğrudur, azınlığın benimsediği bir düşünce yanlıştır şeklinde bir yanlış mantığı benimsememiş, kendi doğrularını oluşturabilmiş bir insana kendini gerçekleştirebilmiş insan denir.
kendini gerçekleştirmek maslow'un ihtiyaç hiyerarşisinde de bahsettiği gibi insan için önemli bir noktadır. hatta doruk noktasıdır diyebiliriz. çünkü kendini gerçekleştirme bir insanın ihtiyaç duyacağı son şeydir. bütün ihtiyaç duyduğu şeylere sahip olan bir insan en sonunda kendini gerçekleştirmeyi de başarabildiğinde artık hiçbir şeye ihtiyacı kalmayacak ve hayatından memnun bir şekilde yaşamını sürdürecektir. bu yüzden maslow kendini gerçekleştirmeyi ihtiyaçlar piramitinin en tepesine koymuştur.
kendini gerçekleştirmek için öncelikle kendimiz olmalıyız. başkaları tarafından yönetilip, yönlendirilmemeli, adımlarımızı elalem ne der diyerek atmamalıyız. tek ihtiyacımız olan şey mantığımızdır. mantık bizi her koşulda doğruya götürür. ve mantık elalemin ne diyeceğiyle değil sizin için en doğru olan adım ile ilgilenir. (#38200261)
sözlerimi ünlü düşünür tarkan'ın çok sevdiğim bir sözüyle bitirmek istiyorum. 'başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin.'