şu dünyada yalnız olduğunuzu düşünün, en yakınınız olması gereken babanızın sizden nefret ettiğini bildiğinizi. onun sizin ne olduğunuzu bildiğini, hissettiğini ama size bir şey söyleyemediğini düşünün.
- kadınlardan hoşlanmıyor musun?
bu soruyu babanızdan duyduğunuzu düşünün bi. ve buna yanıt olarak " saçmalama baba" dediğinizi düşünün.
bir kadınla zorla sevişmek nedir bilir misiniz? babam bunu yapmıştı bana. beni bir randevu evine götürüp bırakmıştı. ben ise aşık olduğum çocuğu düşünerek seviştim o kadınla. ne zordu benim için. başkasına aşıktım ben ve o kişi kadın bile değildi. babam o kadınla sevişirken erkek arkadaşımı düşündüğümü bilse ne derdi acaba bana?
çıkışta kadına sormuştu " nasıl oğlum?" diye. kadın harika demişti. harika olduğumu biliyordum. emindim. çünkü sevdiğim çocuğu düşünmüştüm.
eve geldiğimizde babamın suratındaki gururu unutamam sanırım. bana bakıp aslan oğlum dedi, gülüyordu. ben de gülüyordum. ne kadar acı değil mi?
küfür etmemi isterdi benden. kız gibi durma derdi. küfür etmek miydi erkeklik? anlamıyorum, hiçbir zaman anlamadım.
babamın karşısına geçip, " baba, ben erkeklerden hoşlanıyorum" diyemedim hiçbir zaman. çünkü demem ölümüm olur benim. dersem ahmet yıldız olurum, ölürüm.
zaten ölmüyor mu eşcinseller bu ülkede her gün? kimin umrundaki bir " ibne" nin daha ölmesi? ölümüm soruşturulmaz bile.
- baba eşcinselim ben.
diyeceğim bigün bunu. babamın suratının şeklini göreceğim öyle. sonra silahını çekip vurucak beni. ölücem ben de. böyle yaşamaktan iyidir en azından. ben buyum, beni böyle sevmeyeceğini biliyorum babamın. ama söylemek istiyorum artık. burda yazmamın sebebi bu zaten. dayanamıyorum artık.
peki babamın arkadaşı... anlatacağım her şeyi. anlatmalıyım. çünkü içimde durmuyorlar artık. içim dolu yeterince...
ahmet yıldız, buğra, emre... herkes içimde...
edit: bari bu başlıktan siyasi bi eleştiri çıkarmayın... offfff...