Öyle sıradan bir tutku değildir motosiklet. Ahşap oyması gibi hata yaptığınızda en fazla elinizdeki tahtayı ziyan etmezsiniz. Araba tutkusuyla da mukayese edilmez. Yanlışlıkla önünüzdeki araca dokundurduğunuzda tamponun kırılan parçasının parasına üzülmezsiniz. Bir kere motosiklet tutkusu sadece tepesine çıkıp sağa sola gitmek değildir. Bakım ister, her 1000 km de zincir yağlama ritüelinden tutun da, wd40'layıp, bir güzel ayarlarını yapmak bir pazar gününüze malolabilir ve bu tutku, bunu da kapsar. Tehlikeli midir? Şüphesiz. Yeryüzüyle temasınızı Birkaç cm2'ye indirgeyip, bacaklarınızın arasında titreyen demir atın tepesinde, onunla bütünleşmeniz icap eder. Nazlıdır da, bedeli ağırdır hata yapmanın. Peki bu kadar tehlikeli ve eziyetliyse neden böyle bir tutkuya sahiptir insanlar? Cevap ise gayet basittir. "Özgürlük".
Hız tutkusuyla motosiklet tutkusu sık sık karıştırılır. Altında 1000 CC super Sport bir motosiklet çekip, her fırsatta redline'da gezmek motosiklet tutkusu değil hız tutkusudur. Ama 80 ile giderken, motosikletin piston sesinin getirdiği huzurla manzarayı seyrederek gitmektir tutku. Gaz kolunu çevirdiğinizde sizi sarsan itme kuvvetinin getirdiği basınçtır motorsiklet tutkusu.
Trafikte kask dışında hiçbirşeyi takmayıp son hız slalom yapmanın adı motosiklet tutkusu değildir trafik canavarlığıdır ancak...
Eğer pazar günü piste gidip motosiklet ile bütünleşmeyi cumadan hayal ediyorsan, cumartesi günü, aletin yağını suyunu kontrol edip, ekipmanını hazırlıyorsan işte odur motosiklet tutkusu. Ya da chopper'ınla sahil yolunda 80 ile giderken manzarayı seyreden adamın aldığı keyiftir bunun adı. Bir off-road motosikletçinin, dağda gezerken, peglere basıp atladığı engeldir tutku.
Apaçilikle, canınla kumar oynamakla motosiklet tutkusu sık sık karıştırılır...