ülkemizde özellikle üniversitelerin bazı bölümlerinin (tıp ve hukuk gibi) matematik ile alakası olmamasına rağmen bu bölümler için neden matematik istendiği çok tartışılır. küçücük çocukların bile dilinde pelesenk olmuştur. ''iyide kesirler veya trigonometri hayatta ne işimize yarayacak?'' Gibi sorular. ''sen sadece olası bir dünyada gerçeksin ama, 2 kere 2 olası tüm dünyalarda 4'tür.'' cevabını hala düşünüyor küçük afacan.
matematiksel düşünebilme insana bir bakış açısı kazandırır her şeyden önce. olayların ve/veya süreçlerin çözümü için gerekli; doğru ve tam sebep sonuç ilişkilerinin kurulabildiği, mantıksal önermeleri oluşturabilmek, belli bir ölçüde biliş düzeyi gerektirir. ve bu da ancak bir insana ve özellikle de bir çocuğa matematik ve matematiksel düşünebilme yönelimi ile kazandırılabilir.
Toplumsal evrimimiz gereği insanın hayatta her türlü subjektiflikten sıyrılabilmesi ve olayları mümkün olabildiği ölçüde tarafsız değerlendirebilmesi giderek daha zor bir hal almaktadır. Doğru bir sorgulama yapabilmek, doğru algoritmaları geliştirebilmek veya kişinin kendine has bilişsel metodolojisini geliştirebilmesi, işi matematik ile alakalı olmasa bile (tıp, hukuk gibi) belirli bir düzeyde matematiği zorunlu kılar.
akademia nın kapısında boşuna yazmaz ''geometri bilmeyen giremez'' diye. Ve son olarak:
