Nutuk'u okumamış türk insanının, türkiye Cumhuriyeti'ne olan sadakatini sorgularım. okuyunuz, okutunuz...
bu bir başucu eseridir. yani kitaplığınızda değil, daima koltuğunuz yanındaki sehpada durması gereken bir kitaptır. size mümkün olduğunca yakın olmalıdır.
eğer bu zamana kadar bir kere bile elinize almadıysanız, bu ayıbınızı daha fazla devam ettirmeyiniz. merak etmeyin okuduktan sonra oyunuzu CHP'ye atmak zorunda değilsiniz.
mustafa kemal Atatürk'ün, Suriye cephesinden istanbul'a gelip sonra da Samsun'a gidişi arasında geçen altı ay pek bilinmez... 13 Kasım 1918-16 Mayıs 1919...
Bilinir de bilinmez, uzmanlar bilirler, halka öğretilmemiştir.
Fakat bunun baş sorumlusu da, ulusal kutsal kitabımız kabul edilen Nutuk'u 19 Mayıs 1919 gününden başlatan Atatürk değil midir? evet öyledir...
bir sebeple, geçmişe sünger çekmek, hiç anmamak istemiştir. O altı aya hiç değinmemiştir. Onu Bandırma vapuruyla değil de bir uzay gemisiyle göklerden indirip Samsun'da "bir güneş gibi doğurmak" isteyenlerin de işine gelmiştir bu.
aslında, o altı ayın öyküsünü okumak isteyenler için belli başlı bir temel kaynak çok kısıtlıdır, ya çeşitli tarih ve anı kitaplarından cımbızla toplayacaksınız (ki üniversite öğrencilerini bile zorlayacak bir çabadır bu), ya da Hasan izzettin Dinamo'nun "Kutsal isyan" isimli eserinin birinci cildine bakacaksınız. O da, "sistematiği", endeksi, bibliyografyası falan olmayan bir serüven romanı gibidir. okursunuz, sonra "ben ne okudum lan böyle" dersiniz...
Birtakım bilgi kırıntıları dolaşır ortalıkta, Pera Palas'ta kalmış, ingiliz ajanı Rahip Frew ile görüşmüş, gazete çıkarmış, Şişli'de ev tutmuş, falan filan.
Şimdi bu açık kapatılabilir; Alev Coşkun, "Altı Ay" isimli kitabında o dönemi anlatıyor. Ayrıntılı da anlatıyor.
Bu konulara meraklı olanlar bu kitabı mutlaka okusunlar.
alev coşkun fanatik CHP'lidir ha! ama işini hakkıyla ve tarafsız bir biçimde yapıp temiz bir kitap ortaya çıkartmıştır.
Benim iki ilkem vardır efendim; Birisi "hem nalına hem mıhına" ilkesi, öteki de "eğriye eğri, doğruya doğru" ilkesi...
bu kitap öyle ha deyince bulabileceğiniz bilgilerden daha fazlasını verecektir size. Eserinde yeri geldikçe kendini tutamayıp liberallere küfür etmesine de gülüp geçtim ben. Sonuçta, o bir Kemalist.
Alev Coşkun'un beş yüz sayfa boyunca anlattığı elbette "resmi tarihtir". Yeni hiçbir şey söylemiyor, hiçbir şeyi de ciddi olarak tartışma konusu yapmıyor.
Zarar yok, tarihin resmi cinsini öğrenmek, hiç bilmemekten iyidir.
Siz resmi tarihi önce bir okuyun ki, ben de size resmi olmayan tarihi arada sırada yazabileyim...
Örneğin şu ünlü Nemrut Mustafa Paşa Divan-ı Harbi'ni öğrenin... Ki, oradan, mahkemenin aldığı kararları da tartışalım.
neyse sonra tartışırız; istanbul'da asılan Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey bir milli kahraman mıdır, yoksa insanlık suçlusu mudur? Bekirağa Bölüğü'nde derdest edilenler, Malta adasına sürülenler milliyetçi oldukları için mi tutuklanıp sürülmüşlerdi, başka bir nedenle mi?
bunlar ince konular ama siz önce okuyun öğrenin, ondan sonra yorum yapmaya başlayın. hadi bakayım...