Küçük bir çocukken, kısa kesilmiş saçlarımın üstünden şelale gibi güneşin parıltısının aktığı vakitlerde annemin bana sırf okuyabilmem için aldığı; şimdi evimde, kafamın baş köşesinde halen duran lambanın düşük wattlı ampülünün sızan ışığı altında özenle buruşturmadan çevirdiğim sayfaların sonuncusunun ardından kapağı usulca kapayıp komodinimin üzerine yatırmıştım kitabımı. Ve kendimde duvarın soğuk dudaklarıyla öpüştüğüm, kara gözleriyle bakıştığım duygusuz tarafına dönmüştüm yüzümü. Dideleri bebeğiyle örttükten sonra kafamın içindeki dünyada tüm kitabı galası olmayacak olan bir filme çevirmiştim ve uyuyana dek kurgulamıştım her şeyiyle, hatta fazlasıyla. Kendimi de eklemiştim hikayeye ve başaran bendim bu sinopsiste.