Yahu hiç mi merak etmediniz, Nobel jürisi niçin "yurtta sulh cihanda sulh" ilkesinin babasına, Venizelos'a savaştan hemen sekiz yıl sonra dostluk elini uzatan Atatürk'e barış ödülünü vermemiş?
Türkiye'yi dünya savaşına sokmama başarısını gösteren inönü'ye vermeyi de hiç düşünmemiş...
Ben bir cevap bulamadım.
2 yıl oldu, bir kimyacının aldığı Nobel'i Türkiye'nin aldığı söylendiğinden beri...
Adam Türk değil, "Türk asıllı".
Türkçe'yi zor konuşuyordu, ikide bir, Türkçe konuşmaya çalışan her Amerikalı gibi "aaa" diyordu.
Başarısına gölge düşürür mü? Hayır.
Sonuçta bu toprağın çocuğu olduğu gerçeğini ortadan kaldırır mı? Hayır.
Ama fazla "şişinmeye" de gerek yoktu.
Aziz Sancar Türk asıllı bir Amerikan profesörüdür, mesele de bundan ibarettir.
vakti zamanında zevkten dört köşe oluyordunuz da, onun ödülü iki kişiyle daha paylaştığını niçin es geçiyordunuz acaba? Aziz Sancar Nobel almıştı almasına da, Tomas Lindahl ve Paul Modrich'le birlikte almıştı.
Acaba isveç'te "bir isveçli Nobel aldı" diye çığlıklar atılmış mıydı? Sancar Mardin doğumluysa Lindhal da Stockholm doğumluydu.
Ödülü kazanan bir Türk değil, bir "bireydi"... Ödül Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne değil, bir bilim adamına verilmişti.
Övünün tabii, övünün de, övünürken sapıtmayaydınız keşke.
Öyle bir hava yaratılmıştı ki, sanki ödülü Atatürk almıştı!
Ne yani, Orhan Pamuk aldığında da Türkiye'yi "Tayyip" yönetiyordu, ona niçin pay çıkarmamışlardı?
"Nobel alan ikinci Türk" diye lanse edilmişti, peki Ahmet Üzümcü ne oluyordu?
Aaa, o başka, o Kimyasal Silahsızlanma Komisyonu'nun başkanıydı. Ödülü o değil, örgütü aldı.
Vallahi bana sorarsanız, edebiyat dalında da, "dış pazara yönelik üretim yapan ve öncelikle çevirmene çalışan, onun rahatça anlayabileceği ve üzerinde çalışabileceği şekilde yazan" Orhan Pamuk'un arkadaşı ve çevirmeni Maureen Freeley aldı az biraz!...
Hadi bakalım, Aziz Sancar mı daha Türk, yoksa mesut özil mi?
Öyle bir hava yaratılmıştı ki, Anadolu'dan daha önce hiç adam çıkmazmış da Atatürk sayesinde çıkmış.
"Türk'ün hası ve de dibi" Ziya Gökalp demek ki Diyarbakır'dan değil Kopenhag'dan gitmişti istanbul'a...
Bir de Selanikli subaylar olacaktı... Ama orası Anadolu değildi tabii, suyun öbür yanıydı.
Bu arada, ilk mezunlarını 1843 yılında veren istanbul Tıp'ın ikinci Mahmut'un değil cumhuriyetin eseri olduğunu da bize öğrettiler ve okuttular, sağ olsunlar!
bence bazı dıngılların öncelikle Çalıkuşu Feride'nin bir "cumhuriyet kızı" değil bir "Osmanlı muallimesi" olduğunu öğrenmeleri gerekir...