Benim küçük beyaz tavşan havuç yemeyi çok sever. Yanıma gelip havuç istedi benden. Ben tabii ölümüne üşenen biri olduğum için zor geliyor şimdi kalkacan da, mutfağa kadar yürüyecen de, buz dolabını açacan da, poşete uzanıp havucu çıkaracan da, sonra buz gibi suyla güzelce yıkıyacan da… iki saat soru sorarak oyalıyorum bunu.
“Ne dedin?”
“ha-vuc virir misiiiynnn”
“Havuç mu?”
“eveyyt:)”
“Vaay, demek havuç yemek istiyosun seni minik şey!”
“hı-hı.”
“E tamam o zaman. Havuç verelim sana?” diyorum. Aval aval bakıyor o minik suratındaki iki büyük parlak siyah gözüyle. “Bu arada,” diyorum “tavşanlar havucu çok sever biliyosun de mi?”
heyecanlanıyor, hemen başlıyor “eveet, onlar böyle küçük ve beyaz oluylay, böyle yumuşacık tüyleyi oluy, sonra zıp zıp zıplaylay… ben çok seveyim tavşanlayı..” bunu sonsuza kadar izleyebilirim…
Ama izleyemem.
Kalktım, tuttum elinden, gittik mutfağa. Dolabı açıp havucu çıkardım, güzelce yıkadım. Sonra bilin bakalım ne oldu? Havucu vermeye kalktığımda “Ama, kabuklayını soymıcak mısın?” dedi… Ulan bu kız ne ara büyüdü de kabuk mabuk öğrendi, havucu kabuksuz sevdi de şimdi benden bunu isteyebildi, hayret ediyorum. Şimdi buraya kadar yorulduğum yetmezmiş gibi bir de kabuk soyacağım ha?? Hemen stratejimi uygulamaya koyuluyorum. Klasik.
“Ama onun vitamini kabuğunda…”
“tamam:)” deyip bakmaya devam ediyor. Kabuğu soydurma talebi hala geçerli.
“Yani eğer kabuğuyla yersen daha sağlıklı olursun, daha çabuk büyürsün” diyorum, havucu veriyorum eline. Bir havuca bakıyor, bir bana, hemen ağlamaklı ağlamaklı “ama ben kabuksuz demiştim..” O zaman, diyorum. B planı!
Tehdit ediyorum “Bak kabuğuyla yemezsen sonra çok üzülürsün. Emin misin, son kararın mı?”
“hı hı.” diyor heyecanla.
“E peki o zaman, sen bilirsin.” deyip kabuklarını soyuyorum. Uğraştığıma hayıflanıyorum ama intikamım acı olacağı için içim rahat. Havucu soyup veriyorum. Kütür kütür yemeye başlıyor hemen. Ben de tezgahtaki havuç kabuklarını yemeye başlıyorum! Çok büyük haz alıyormuş gibi de söyleniyorum bir yandan “Hmmmm tadı da ne güzelmiş!” tabii kıskandırma planı hemen reaksiyon gösteriyor, dikkati önümdeki kabuklara kayıyor bizimkinin.
“Hem daha sağlıklı! Hem de tadı daha güzel!” diyerek iştahla ve afiyetle yiyorum kabukları. Sonra durup “ben de kabuk istiyoyum” diyor.
“Üzgünüm, kabuksuz yemek istediğini söylemiştin ve ben de onları kendim için soydum. Kabuklar benim ve tadı daha güzel olduğu için ben yiyeceğim.” diyerek hepsini yiyorum bi güzel. Dudakları titriyor hemen ama yapacak bir şey yok… intikam soğuk yenen bir yemek diye boşuna dememişler.
“Hmmm.. çok lezzetli ve sağlıklıydı.” deyip ağzımı siliyorum.
Bizimki başlıyor ağlamaya… Hemen eğiliyorum “Bak ben sana üzüleceğini söylemiştim di mi?” deyip bakıyorum gözlerine. Sonra sarılıyorum, teselli ediyorum.
“Tamam tamam.. bir daha havuç yiyeceğin zaman kabuğuyla beraber veririm sana, tamam mı?” diyorum. “t-tomam.” diyor.
Böylelikle bundan sonraki abilik hayatımda havuç kabuğu soyma külfetinden kurtulmakla beraber böyle harika bir anıya sahip olmuş oluyorum.