michel foucault yapısalcılıkla post-yapısalcılık, modernizmle post-modernizm, avant-garde sanatla popüler sanat, çin devrimiyle iran devrimi ve bilumum bulanık geçişler arasında ortaya koymaya çalıştığı felsefe (ki kendisine sorsanız yaptığı felsefe de değildi) yanlış anlaşılmış, yıllarca sosyolojiye giriş derslerinde marx'dan bir adet dahi alıntı yapmadığı ve onun tek boyutlu güç anlayışını ezip geçen bir güç tanımı yaptığı için adı küfürlerle anılmış (bkz: fuck foucault), ecole normal'in revirinde (althusser'le tanıştığı yerdir aynı zamanda) yıllarca psikolojik tedavi gördüğü için hep yan gözle bakılmış, kızlara ilgisizliğini ancak daniel defert'le çıkmaya başladığı zaman ifade edebilmiş, kaiforniya'da ders verirken bütün san fransisko'daki gay barlarının duvarlarındaki afişlerin aksine (foucault in san fransisko!!!) ucb'nin kütüphanesinden dışarıya adımını atmamış, babası gay olmasına karşı çıkınca babasının ve kendisinin ikinci ismi olan paul'u nüfus kaydından sildirmiş, ezcümle ne akademik, ne ruhi, ne cinsel, ne de ailevi hayatında rahat edememiş bir düşünür.
bütün fransız akademik dünyası marx'ın ve onu takip eden felsefi zümrenin (althusser, marcuse, balibar vs) devlet baskısına karşı öngördüğü çözümleri tartışırken, baskının toplumun bizzat kendisinde, bilgi üretim ve tüketim kanallarında, cinsel önyargılarında ve felsefi varsayımlarında olduğunu göstermiş ve uzun süre marjinal bir filozof olarak görülmesine rağmen ancak 1970'li yılların ikinci yarısında kaale alınmaya başlanmıştır.
"bilginin arkeolojisi" (l'archéologie du savoir) ve "kelimeler ve şeyler" (les mots et les choses) kitaplarında 16. yy avrupasının bilgiyi nasıl elde ettiğini, nasıl sınıflandırdığını, "biz"i ve "öteki"ni nasıl cisimleştirdiğini, ekonomik değişimin doğasını (mesela altın ve gümüşün nasıl değerli olduğunu) ve bütün bunların bilginin kendisi olmaktan çok "herhangi" bir bilgi türü olduğunu göstermiş, diğer kitaplarıyla da bu tezini erving goffman'ın total kurumlar olarak adlandırdığı hapishane, hastane, tımarhane, okul, kışla gibi alan çalışmalarında örneklemiştir.
sosyal teori; neyin tarih, neyin tarihsel gerçek ve neyin hiçbir sonuç doğurmayacak çöplük olduğuna durkheim, marx ve weber'in çalışmalarıyla karar vermeye çalışırken foucault tarihin kapısından bile geçmeyecek şeylerin tarihiyle uğraşmıştır. bunu yaparken de idealist hegelyan tarih anlayışını da ibn haldun'la başlayan spiral tarih anlayışını da teleolojiye mahkum edecek şekilde arkeolojik tarih anlayışını ortaya atmış, kökler (origine) yerine soyağaçlarını (généalogie), devamlılıklar (continuité) yerine kopuklukları (rupture) aramamız gerektiğini söylemiş ve tarihe anlam verecek bağlantıları ideolojik temellerle kurmak yerine olayların dürüst bir bağlantısızlığını görmemiz gerektiğini öne sürmüştür.
noam chomsky'le bir isveç televizyonunda yaptığı meşhur tartışmada chomsky insan doğasını tanımlamaya çalışırken söz almış ve chomsky'ye şu ayarı vermiştir: "benim çalışmam bay chomsky'ninki kadar geniş kapsamlı değil, ben insanın belli bir doğası olup olmadığını bileceğimizi sanmıyorum, fakat bildiğim bir şey var ki insan doğasını bildiğini iddia edenlerin kurduğu meşru baskıdan modern insan çok çekti."
kendisine aids olduğunu söyleyen doktora "bırak doktor bu da amerikalıların cinsel korkularının bir dışavurumu değil mi" diye yanıt vermişti. herhalde bir tek burda yanıldı. 1984'de aids'den öldü.
sosyoloji, antropoloji, felsefe, sanat vb bilumum derste günaşırı okutulmasına rağmen hala foucault'nun artık esamesi okunmuyor diyen kuru marksistlerin kulakları çınlasın. "foucault herhalde hiç büyük filozof okumamış" diyenler de bi zahmet "kelimeler ve şeyler"e, anlamazlarsa rabinow'un "the foucault reader"ına baksınlar, baksınlar da foucault'nun akıl hocasının buffon'dan aldrovandi'ye, nietzsche'den georges bataille'a ordan da gaston bachelard'a kadar bağlanan geniş bir silsile olduğunu görsünler.
biraz duygusal oldu ama sosyoloji dersinde foucault'ya giydirmeye çalışan fondötenli marksist asistanım canımı sıktı, ondandır.