gözlem yaparak gelişen becerilerden bu. hatırla bak, tabağı fincanın üstüne kapatarak kafasının üstünde neyse halim çıksın falim diyerek üç kez döndüren anneni getrir gözünün önüne. fal bakmayı bilen bir komşusu varsa şayet, kapattığı fincanı o gelir de bakar, bir iki şey söyler umuduyla buzdolabının üstüne koyduğunu hatırla sonra. oldu ya bakmayı bilen kişi gelmezse, annen fincanı yıkamaya niyetlendiğinde, kendi falına kendi bakmaya çalışmaz mıydı ya da sormaz mıydı sana "bak burdaki balık sanki" diye. o yaşlardan bakmaya başladık bizler fincan dibine. ha bak peygamber fallarını da biliriz, fincan çabuk soğusun diye üstüne gümüş yüzük koyanları da.
sonra bırak kahveyi papatya fallarına gel. hoş bizler papatya yapraklarını tükürükleyip tırnaklarımıza yapıştırır, uzun ince beyaz tırnaklarımız rüzgarda uçmasın diye binbir çaba srfederdik ama seviyor sevmiyor hesabı da yapmışızdır hani bir vakitler. fal bakma becerimizin geliştiği dönemlere tekabül eder o yıllar.
sonraki yıllar hani sigaraya başlanılan yıllarda ise sıkıştırırdık izmariti baş ve işaret parmaklarımız arasına. yaşımız kadar çevirirdik onu iki parmak arasında. sonra bakıp dibine bir harfe benzetmeye çalışırdık sünger üstünde oluşan koyuluğu. hangi harfse benzettiğin, tamam işte evleneceğin kişinin isminin baş harfi olurdu o da.
yahu daha geriye git. bonibon kapaklarının altındaki harflerden bile bir mana çıkaran çocuklardık bizler. yahutta kutu meşrubatların aparatlarını a'dan başlarak bir ileri bir geri çekiştiren gençlerdik. hangi harfte koparsa yerinden, ahanda sevdiğinin baş harfi olurdu o da. sevgili mevgili olmadığı dönemlerde elbet. umut işte.
yani yoktu bizde öyle falcılara gitmeler. bilmezdik de o yaşlarda. kendi falımıza kendimiz bakardık. netice işimize gelirse de inanırdık buna iyiden iyiye.
hemen hepsi uydurma yöntemler olsa da o zamanlardan işlemişti içimize fala inanma falsız kalma düşüncesi. bu sebepten geliştirmiştik etrafımızda gözlemlediklerimizi. bir beceriydi bu, o vakitler bizim gözümüzde.
yani şarkılardan fal tutuyorsak bugün yahut fincan dibine anlamasak da bakıyorsak, üç yolu, bir temiz haberi, bir balığı bir adağı görüyorsak, bir dilek tutup iskambil kağıtlarıyla gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine bakıyorsak öncesi vardır bunun.
hatırla bak, daha çocuk yaşlarda yaptıklarını, gördüklerini getir gözünün önüne.