iki eleman yolda giderken bir lokantanın camında ''siz yiyin, torununuz ödesin'' yazısını görünce içeri dalıp ne buldularsa yemişler. tam çıkarlarken garson yüklü bir hesapla çıkmış önlerine. bunlar şaşırarak camdaki yazıyı gösterince, garson; ''doğrudur, ama bu sizin dedelerinizin hesabı'' demiş.
eminim, bu esnafların duvarlarında bereket duası, rızık ayetleri, ticaret hadisleri asılıdır ve ramazan-ı şerif'te bir günleri niyetsiz geçmez.
cumaları ''namazdayım, döncem ben sana'' yazılı tabelaları asıp gittikleri camide, atalarının sahibini bilmedikleri bahçelerden yedikleri meyvenin parasını dallara astıklarını öğrenip hönküre hönküre ağlayacaklar ve dükkanlarına dönüp gavura ayrı çalışan ahlak(sızlık)larına devam edecekler.
torosların saftrik yörüklerinin belki de eski tengrilerinden kalma samimiyetlerinin etkisiyle söyledikleri bir söz vardır: ''allah dermiş ki; ben de istemem gavuru zengin etmeyi ama ne yapayım, emeklerine acıyorum''