Burada mesele yaratan ile irtibatını delillendirme meselesi değil. Başlığın içeriğine baktığımızda meseleyi elçiler bazında kinaye yoluyla inceden alaya alma niyeti sezinliyorsunuz.
Ya delinin biri kuyuya bir taş atmış, Kırk tane akıllı çıkaramamış. Sözde Akıl ve mantık örgüsünü kullanarak, ilahi aklı ve kudreti geçebileceğini sanan geri zekalı beyanı. Yani kusura bakmayın ama bu bu demek oluyor işte. Madem tanrı gibi sonsuz kudrette bir zatı kabul ediyorsun, o halde hangi akla hizmetle o na akıl öğretmeye, işini öğretmeye kalkıyorsun ki ?
Yaradanla görüşebilecek olan seçilmiş kullar ancak peygamberlerdir. Hatta bunun da dereceleri var. Dolayısıyla bu soru bizim için muhaldir (tanımsız-anlamsız). Allahın peygamberleri, yüce allahı haber verirken, ilahi emirleri ve yasakları kullara iletirken bu noktada en donanımlı şekilde eksiksiz ve kusursuz bir biçimde risalet ve tebliğ vazifesini yerine getirebilecek şekilde üstün vasıflara haiz olarak yaratılmışlardır. Dolayısıyla tüm deliller ve kanıtlar da mucizeler şeklinde onların hizmetindedir. Hz isa (a.s.) ölüleri diriltmesi, hz musa (a.s.) kızıldenizi ikiye yarması, hz ibrahim (a.s.) ateşe atıldığı halde yanmaması gibi yüzlerce delillerden bazılarıdır. Peygamberleri kabul etmeyenlere kanıtları göstersen ne fayda eder ki, mekkeli müşrikler ayın ikiye yarıldığını gördüler de yine iman etmediler. insan nasipsiz ise, imana layık, cenabı hakkın hidayetine layık değilse hz muhammedi (s.a.s.) de görse yine iman etmez. istediği kadar kanıt ve delil getirsinler yine inanmaz.