latin ozanı apuleius tarafından metamorphoseon (dönüşümler) adlı yapıtında miletos öyküsünün içinde rastladığımız miletos kralının kızı ve eros (aşk)'un sevgilisi olarak rastlarız.
antikçağ yunanlılarında ilkin ruh kavramı bilinmiyordu, ölümden sonra bedenli olarak yaşanacağına
inanılıyordu. zamanla gölge anlayışında bir ruh kavramı gelişti ve ölülerin hades'de soluk gölgeler halinde
dolaşmakta olduklarına inanıldı. .
efsaneler edebiyatının en şiirli parçalarından biri olan bu öyküye göre psykhe'ye güzelliğinden ötürü bir tanrıça
gibi tapılmaya başlanmış, miletos'taki tapınaklarının boşaldığını görüp kıskançlığa kapılan aphrodite, oğlu eros'a
onu bir dağ başına bırakıp bir ejdere aşık etmesini buyurmuş, annesinin buyruğunu yerine getirmek isteyen eros,
insan ruhunun eşsiz güzelliği karşısında büyülenmiş ve onu ejdere aşık edeceği yerde kendisi ona aşık olmuş, onu
bir düş sarayına yerleştirmiş ve gecelerini onunla geçirmeye başlamış, insan ruhunun sevgiyle birleşip sonsuzca
mutlu olabilmesi için sevginin yüzünü asla görmemesi gerekiyormuş, psykhe'nin mutluluğunu kıskanan
kızkardeşleri, sevgilisinin bir ejder olabileceğini söyleyerek onu kışkırtmışlar, o da bir gece dayanamayıp yağ
kandilini yakmış ve sevgilisinin yüzüne bakmış, ne var ki kandilden damlayan bir yağ parçası eros'u uyandırmiş ve
sevgi bulutlara karışarak yokoluvermiş, ama bu yokoluş her ikisinin de özlemini büsbütün arttırmış, eros, annesi
aphrodite'e sevgilisini bağışlaması ve kendisine vermesi için yalvarmış, oğluna acıyan tanrıça, insan ruhunu birçok
güç sınavlardan geçirdikten sonra sevgiyle buluşturmaya karar vermiş, bu sınavların tümüne katlanan ve çeşitli doğa
güçlerinin yardımıyla başarıya ulaşan insan ruhu sonunda sevgiye kavuşmuş.