aşk

entry15848 galeri video56
    1890.
  1. toplumu öğütlerle düzenleme çabasından bir yenisi.
    bu sefer ludwig andreas feuerbach gözüyle aşka bakmak gerekirse şınları yazmadan edemeyeceğim.
    kendisinin aşkı tanımlarken tek tanım olarak 'sevişiniz, bu dünyanı aşk düzelticek' aforizmasını hatırlamak gerekir.

    ludwig andreas feuerbach , hıristiyanlık felsefesi'ni yayımladığı sırada , alman düşünce
    çevreleri hegelciliği tartışıyorlardı. hegel, geniş bir alanda olağanüstü etkisini sürdürüyordu
    işte, aşk felsefecisi ludwig feuerbach da, bütün çağdaşları gibi, bu hegelcilikten doğmuştu. fakat zaman içinde derslerini izlediği hocasının görüşünden tamamen ayrıldığı gerçeğini bildirmek isterim. hatta sonrasında marx ve engels tanrı konusunda düşüncelerini açıklarken feuerbach tan etkilenmekten kendilerini alıkoymamıştılar. ölüm ve ölümsüzlük üstüne düşünceler adını taşıyan yapıtını hegelin ölümünden bir yıl önce yayımlamıştı. fakat zaman içinde hegelcilik gelecek felsefenin ilkeleri'niyse on üç yıl sonra yayımlayacaktı: bir bakıma, insan aklının özlediği tartışma henüz bitmemiş olmalıydı.
    hegel, oluşu düşünceyle, ruhla başlatmıştı. doğru muydu? düşünce mi önceydi doğa mı, bir başka deyişle, ruh mu
    önceydi madde mi?
    o bitmez tükenmez masal, insan aklının büyük macerası yeniden başlıyordu.

    feuerbach, soruyu kesinlikle karşıladı: temel, doğadır. doğanın dışında hiçbir şey yoktur. her şey gibi, düşünce
    de, doğanın ürünüdür. düşünce, maddesel bir organ olan beyinden çıkmaktadır... bununla beraber feuerbach,
    maddecilikte kalamayacaktır. şöyle diyor: bence maddecilik, insanın varlık ve bilgi yapısının temelidir. ama bir
    fizyolojistin, bir natüralistin anladığı gibi, varlık yapısının kendisi değildir. maddecilikle geride beraberim ama,
    ileride beraber değilim.

    niçin?
    çünkü feuerbach, bütün dinleri yıktığı halde, yerlerine yeni bir evrensel din kurma yolundadır. bu yeni
    din, aşk dinidir. feuerbach, temeli maddeye dayadığı halde bir idealisttir artık. aşkı, maddesel bir çekim olarak
    değil, bir insanlık ideali olarak ele almaktadır. feuerbach da, hegel gibi, diyalektiği, maddelerde değil, düşüncede
    bulmaktadır. feuerbach'a göre düşüncede olup bitenler, düşüncenin ürünleridirler. insanlar, sevişiniz, diyor,
    gerçek din sizin bu sevgilerinizdedir. varlığınız, aşkınızla biçimlenecektir.

    feuerbach'a göre, dinin gerçeği aşktadır. önceleri insanlar, kendi niteliklerinin fantastik yansımaları olan tanrılar
    yaratmışlardır. tanrılar, insanlık düzenini kurmaya yetmediler. oysa, bu düzeni kuracak olan, insanın başka
    insanlara karşı duyduğu bağlılıktır. bu bağlılık, en yetkin biçimine aşkta ulaşır. hele cinsel aşk, bu duygusal insan
    bağlılığının en yoğunlaşmış biçimidir. dostluk, acıma, vazgeçme, coşkunluk gibi çeşitli eğilimler, yetkinliği cinsel
    aşkta beliren aşkın çeşitli görünüşleridir. insanlar arasındaki bütün sorunlar aşkın gücüyle çözülecektir. aşkı
    kutsallaştırmak gerekir. insanlar, böylelikle, bütün acılarından kurtulacaklardır. din (religion), latince bağlamak
    anlamındaki (religare) sözcüğünden gelir. şu halde, din sözcüğünün ilk anlamı bağdır. bundan ötürü insanlar
    arasındaki her bağ, bir dindir. din' sözcüğünün etimolojik anlamı gerçeği ortaya koymaktadır. ama bu din, ruhçu
    bir temele değil, maddeci bir temele oturmaktadır. temel doğadır. her şey gibi, din de, doğanın ürünüdür. varlık
    yapısının temeli maddedir ama; kendisi düşüncedir. bir başka deyişle, varlık maddeden çıkıyor ama, ruhla gelişiyor,
    varlıklaşıyor. maddelerin oyunu bitmiştir artık.

    feuerbach, mutluluk felsefesini de, bu düşüncesinin üstüne kuruyor. ona göre, mutluluk eğilimi insan yapısının
    doğal bir eğilimidir. insan, doğarken mutluluk eğilimiyle birlikte doğar. mutluluk eğiliminin töreselliği (ahlakiliği)
    bu yüzdendir. gene bu yüzdendir ki, her törenin temeli mutluluk eğilimi olmalıdır. ama mutluluk eğilimi başıboş
    bırakılamaz elbet. onu düzenleyen iki doğal kısıtlayıcı vardır:

    1- eylemlerimizin kendimizdeki sonuçları: mutluluk eğilimimizi başıboş bırakıp, örneğin içkiyi fazla
    kaçırırsak hastalanırız. böylelikle de kendi eğilimimizi, kendimizden ötürü, kendimiz kısıtlarız.

    2- eylemlerimizin toplumdaki sonuçları: mutluluk eğilimimizi başıboş bırakırsak başkalarının mutluluk
    eğilimlerinin sınırına gireriz. bu halde başkaları, kendi mutluluk eğilimlerini savunarak bizim mutluluk
    eğilimimizi bozarlar. böylelikle de kendi eğilimimizi, gene kendimizden ötürü, kendimiz kısıtlarız.

    özet olarak, hem kendimiz, hem de başkaları, elbirliğiyle mutluluk eğilimimizi düzenlerler, aşırılıklarımıza engel
    olurlar. bu iki durumun dışında mutluluk eğilimimizin hiçbir engeli yoktur, keyfince yol alabilir. anlaşıldığına
    göre, mutluluğumuzu, gene kendi mutluluğumuz düzenlemektedir. kendi mutluluğumuzu bozmadıktan sonra
    mutluluk eğilimimizin yöneldiği her yol töreseldir. toplumsal sonuçlar, kendi mutluluğumuzun tadını
    kaçırdıklarından ötürü kısıtlayıcıdırlar.

    evrensel uzlaşmayı aşkta bulan feuerbach, töre alanında da, inceden inceye hesaplanmış, kendisine hiçbir
    bakımdan zarar vermeyecek her mutluluğu cömertçe bağışlamaktadır kişioğluna. bu açıdan bakınca, feuerbach'ın
    töresi, pek ince bir hesap işi olarak görünmektedir. hesap tuttu mu, başkaca hiçbir engel yoktur. insanın tanrıya
    tapmasını yasaklayan maddeci feuerbach'ın karşısına dikilen, insanın insana tapmasını buyuran ruhçu feuerbach,
    düşünce dizisinde, zorunlu olarak böyle bir sonuca varmıştır. düşünce alanına yönelen, böylelikle de kendi içine
    kapanan düşünce, duygusal bir ortamda gezinmek zorundadır.
    ve enteresandır ki insanlara birbirlerini sevmelerini öğütleyen ünlü düşünür, yalnızlık ve yoksulluk içinde ölmüştür.
    2 ...