illaki her defasında farklı bir aksiliğin sizi bulmasıdır.
hem eskişehir yakın, hem ordaki arkadaşın. tatile de çıkamamışsın zaten, haftasonu için değişiklik olur deyip( haftasonundan kasıt pazar tabi, yolculuk cumartesi yapılıyor) çıkmışsın ofisten, aşti ye doğru 3 vasıta değiştirerek gitmektesin. bindiğin otobüsün söforüne sorarsın;
- aşti den geçer mi?
+ geçer abla...
otobüsün sıhhıyeye doğru ilerlediğini fark eden nada, gidip tekrar sorar;
- aştiden geçer dediniz ama, sıhhiye ye doğru gidiyorsunuz.
+evet abla, sıhhıyede iner metroya binersin, kızılayda inip ankarayla aştiye geçersin.
-...
ben bilmiyorum sanki öyle yapmayı, bildigim yoldan gitsem daha az dolanırdım. herneyse otobüsün kalkmasına 10 dk kala yetiştim ve aceleyle biletimi alırken bileti satan satan bey "koltuk numaranız 1" dedi, "4 olsa olmaz mı" dedim...
demez olaydım, hayatımın en net, kısa ve farklı duygular hissetmeme sebep olan cevabını aldım.
" 1 "
ya 4 numara dolu de, rezervasyonunuz 1 numaraya yapılmış de, bu ne biçim bir cevaptır "1".
Ama ben 4 diye bilinçaltına yerleştirmişim tabi, gittim 4 numaraya oturdum. O sıra gözüm
2 numarada oturan teyzeye takıldı, lan dedim yanına oturan nasıl sığacak ki oraya... derken acı gerçeği bi anda fark ettim, benim koltuğum 4 numara değil ki. Adamın da dediği gibi "1".
teyzenin kalkması, benim yerime geçmem, teyzenin tekrar oturabilmesi, o oturmaya çalışırken geçemeyen ve biriken yolcular derken otobüs kalkış saatini kaçırdı...
bide güya eşya almadım yanıma, lan kol çantası nah bavul gibi, yere koysam eğilecek kadar yer yok, kucağımda duruyo ama zaten koltuğun yarısında ben varım, nerdeyse omuzlarımdan ikiye katlanmışım.
Bide host gelmez mi, ne içersiniz diye, burda bana "nasıl içersiniz" dese daha mantıklı olurdu, faciaya yol açmamak için "teşekkürler, almiiim" dedim artık. teyze içti ama, çay içti...
O sıra bi ses duydum ( tabi çantadan ipod u çıkaracak kadar hareket alanım olmadığı için müzik de dinleyemiyorum)
-ooh yeaa i know her.
bu nasıl bi ağzını yaya yaya ingilizce konuşma şeklidir. Branşın olunca ister istemez dinliyosun tabi konuşulanları;
Kadın tutturmuş, yanındaki çocuğun sevgilisi olan damlayı sevmiyormuş. Yav sen mi koynuna alacan, sana ne?
Ay çocuk da " ben damlanın sarı saçlarını seviyorum" dedi 3 saat.
Yahu ne damlaymış, yol boyu başka bi şey konuşmadılar. Ben mecbur muyum damlayı dinlemeye, kurtuluş yok mu kardeşim bu sarışınlardan.
Hayır bi de ingiliz karı öyle bi bağırarak ve yaya yaya konuşuyo ki, ben bi ara verilen film orijinal sandım, altyazısız.
Oha dedim dandik bi otobüs firması ve orijinal film, meğer arkadakilermiş konuşan.
Ha bide teyze bunlardan rahatsız oldu, o kısmı beni ilgilendirmez de rahatsız oldukça yerinde kıpırdadı, o kıpırdadıkça ben ve çantam preslendik.(sinirden yabancı kelime de kullandım sözlük)
Teyzem ya, sağlığına yazık az zayıflasan ya.
bu da böyle bir anımdır...