Yıl 1968...
Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde okuyan bir grup genç, okulun hemen yanındaki koruluk alanı buluşma yeri yapmıştı.
Gündüzleri ders çalışıyor, geceleri şarap içiyorlardı.
Ağaçların arasında oldukları için onları kimse görmüyordu.
Önce tahta bir masa koydular.
Bir kaç da sandalye…
Sonra masaya 4-5 bardak.
Yanına da bir damanaca su.
Onlar yokken kimse bardaklara dokunmuyordu.
Bardaklar hep masanın üzerinde duruyordu.
Zamanla grubun üyeleri çoğaldı.
Doğal olarak bardak sayısı da çoğaldı.
Ardından yer kolay bulunsun diye tahtadan bir tabela yaptılar.
Buluşma yerine bir isim koydular.
muziplik olsun ve kimse pek yanaşmasın diye buraya bir tümsek yaptılar ve tabelaya da "bardakçı baba" yazdılar.
böylece o gençlerin mekanına uzun süre kimse yanaşamadı.
derken okul bitti, gençler mezun oldu.
lakin gençlerin yaptığı bu feyk türbe orada kaldı.
aradan yıllar geçti, kimse türbeye(!) dokunmadı.
bilakis millet türbeye gelip dua okumaya, adak adamaya başladı.
türbeye gelen dilek tutmaya, ardından dilek gerçekleşsin diye bardak kırmaya başladı.
yıllar sonra bu arazi satıldı, araziye rezidans yapıldı.
rezidansı yapan müteahhit firma da korkudan türbeye dokunmadı, hatta türbeyi granit ile kaplayarak düzenledi.
ve türbe iş bugünkü haline geldi.
bardakçı baba, allah dostu(!) bir zat-ı muhterem.
ruhuna el fatiha... https://galeri.uludagsozluk.com/r/1580965/+