Bitkiler insanlardan ve hissetme yeteneği bulunan hayvanlardan niteliksel olarak şu anlamda farklılar; bitkiler de canlılar ama duygu hissetmiyorlar. Bir bitki günışığına ve diğer uyarıcılara tepki verebilir; ama bu durum bitkinin hissetme yeteneği olduğu anlamına gelmez. Eğer zile bağlı bir tel aracılığıyla elektrik akımı yayarsak o zaman o zil çalar. Ama bu, zilin hissetme yeteneği olduğu anlamına gelmez. Bitkiler sinir sistemleri, benzodiazepin alıcılar veya hissetme yeteneği ile bağlantılı gördüğümüz diğer niteliklerin hiç birisine sahip değildir. Bitkiler kendilerine zarar veren bir eyleme tepki olarak hiç bir şey yapamazken neden hissetme yetenekleri geliştirsin ki? Eğer bir bitkiye alevi yaklaştırırsanız bitki kaçamaz; olduğu yerde kalır ve yanar. Eğer bu alevi köpeğe yaklaştırırsanız köpek siz ne yaparsanız aynen onu yapar, acıyla bağırır ve alevden uzaklaşmaya çalışır. Hissetme yeteneği rahatsız edici uyarıcılardan kaçarak hayatta kalmalarını sağlamak amacıyla sadece belirli canlılarda evrim geçirerek var olmuş bir niteliktir. Hissetme yetenği bir bitki için hiç bir amaç taşımaz; bitkiler “kaçamazlar”.
Bitkilerin tek bir duyusu (dokunma) olduğuna düşünen Jainler (Hinduizmin bir kolu) bile bitki ve hayvanların (böcekler dahil) niteliksel olarak birbirinden farklı olduğunu kabul ediyor ve bitkilerin yenmesini değil ama hayvanların yenmesini yasaklıyorlar.
ikinci olarak, eğer insanlar gerçekten bitkileri sömürme konusunu ciddiye alıyorsa o zaman hayvan ürünleri yiyerek aslında sadece bitki yiyerek yaşayanlara kıyasla çok daha fazla bitki tükettiğini idrak etmelidir. Çünkü bir kilo et üretmek adına kilolar dolusu bitki tüketilmesi gerekiyor.