Sorgulamak doğruyu, hakkı, hakikati ortaya çıkarmak için çok önemlidir. Bizler sorgularken, gerçeği bulmayı amaçlıyoruz. Emin olmadığımız konularda kuşku içindeyiz. Bu kuşkuyu ancak konu hakkında araştırma yaparak, bilgi toplayarak, bu bilginin doğruluğunu çeşitli yollarla test ederek, güçlü kanıtlarla destekleyerek giderebilir ve doğru bilgiye ulaşabiliriz. Hakikat ortaya çıkınca o hakikate sımsıkı sarılmak gerekir. Kişinin hiç kuşku duymayacağı sabiteleri, evrensel değerleri olmalı. Adil olmanın gereğine, haksızlığın her türünün yanlışlığına kuşkusuz biçimde inanmak gibi. Hiçbir sabitesi olmamak, sürekli kaygan zeminde yaşamak demektir. Evrensel ahlak, Kur’an, ilahi kitaplar bize bu sabiteleri verir. Ancak bunları da doğru anladığımızdan emin olmalıyız.
Sorgularken özgür olup olmadığımız önemlidir. Sorguladığımız konuda önyargılardan ve prangalardan kurtulmalıyız. Yalan-yanlış inançlar, körükörüne kabul edilmiş dogmalardan kurtulmalıyız. Emin olduğumuz konuyu sorgular gibi bir tutum sergilemek sorgulamak değildir. iyiliğin, dürüstlüğün, adaletin iyi ve doğru olduğundan kuşku duyamayız. “iyilik acaba iyi bir şey midir” sorgulaması, ya mantık hatası veya çarpık bir mantık sonucu ortaya çıkmaktadır. Hiçbir zaman cevabı olmayan veya cevabı bulunamayacak sorular veya sırf hava olsun veya insanların kafası karışsın diye sorulan sorular sorgulama değil birer demagojidir, safsatadır. Sorgulamayla demagojinin sınırlarını iyice ayırmak lazım. “Biz neden insanız, neden bitki değiliz” veya “neden iki gözümüz var” ya da “neden benim babam şu kişidir”, “neden kafamızın üzerinde değil ayaklarımızın üzerinde yürüyoruz”,”neden güneş yukarıda biz aşağıdayız” gibi soruların biyolojik ve astronomik cevapları dışındaki arayışlar sorgulama değil birer demagoji örneğidir. “Biz insanız, çünkü insan kromozomlarına sahibiz, insan anne-babadan dünyaya geldik” cevabı karşısında, “ben onu sormuyorum, ben neden fare olarak değil, insan olarak dünyaya geldim” sorusuna cevap arayışı demagojik bir yanıltmadır ve safsatadır.