"toplumsal dünyanın hiyerarşilerini, toplumsal tabakalara karşılık gelen "düzeylere" göre farklılaşmaları, toplumsal bölünmeleri sonsuza yansıtan disiplinlere ve uzmanlık alanlarına göre bölümlenmeleriyle(teori ve pratik, kavrama ve icra arasındaki karşıtlık gibi) değişmiş bir biçim altında yeniden üreterek kendisi de nesnelleşmiş bir sınıflama sistemi olan eğitim sistemi, sınıflamaların kurumsallaşmış operatörü, en görünür yansızlığı içinde toplumsal sınıflamaları eğitimsel sınıflamalara dönüştürür ve tümüyle teknik bir biçimde yaşanmamış(ve dolayısıyla da kısmi ve tek yönlü olan) ama doğada temellenmiş ve böylelikle toplumsal değerler ile "kişisel" değeri, toplumsal haysiyet ile okulsal haysiyeti belirleyen bütüncül hiyerarşiler gibi yaşanan hiyerarşiler yaratır. Eğitim unvanını garanti altına almakla yükümlü olduğu kabul edilen "kültür", egemen tanımı içinde kâmil insanın bir bileşenini oluşturur. Öyle ki, (kültürden) mahrum olma, kişinin kimliğine ve insan haysiyetine musallat olan temel bir sakatlık gibi algılanır ve "insan içine çıkmanın", başkalarının karşısına bedeniyle, üslubuyla, diliyle çıkmanın gerektiği tüm resmi durumlarda kişiyi sessiz kalmaya mahkûm eder."