esasinda farkindalik dedigimiz mefhum yaptiklarimiza, dusunduklerimize, kisaca kendimize, kendimiz degilmisiz gibi bakabilme yetisidir. kendi turdeslerimizle aramizda yarattigimiz dusunsel bir fark niteligi tasidigi icin konformizmin zittidir aslinda. misal gocmen kuslarin neden belli mevsimlerde goc ettiklerini anlamamizin farkindalikla bir ilgisi yoktur. ama bir gocmen kus olsak da bu rituelimizin farkina varsak o baska olur. bu aslinda tipki bir makinedeki donmekte olan dislinin makinenin calismasini anlamasi gibidir. kendisinin neden o yone dondugunu, o yone donmesinin makine acisindan sonucunu kavramasidir farkindalik. tum sisteme disaridan bakabilmek, bir ust bilince gecebilmektir. 1984 halkinin bir uyesi iseniz buyuk birader'i neden sevdiginizi formule etmenizdir. chomsky ozgur irade sorununu hic bir zaman tam anlamiyla cozemeyecegimize ornek gostermek icin "karisik bir labirentte her zaman kaybolan bir sicana gulebiliriz. sican her daim kaybolacaktir, cunku labirente dogru sekilde bakamiyor. bu testi sonsuza kadar gecememeye mahkum." diyor. bir labirentteyseniz, yukaridan bakmanizdir aslında farkındalik.
ya da su hayatta iyi kotu yasayip giderken aslinda her seyin tumuyle anlamsiz oldugunu ve olum denilen seyin uyanilmayan uykudan farkli olmadigini kavramaktir.
sehpanin bir bilinci yoktur ornegin. onun ustune bir sey koyarsiniz, tasir o. neden tasidigina falan kafa patlatmaz. leonard shelby'de karisinin intikamini almaya calisir ama basarsa da 15 dakika sonra unutacaktir aslinda. o da "farkinda" degildir. tipki hayattaki tek amaci lezzetli otlari yemek olan bir koyunun da farkinda olmadigi gibi.
farkındalik formule etme yeteneginizdir. dogal olarak kendinizi mekanik yollarla aciklamaya kalkmak, duygulardan uzaklasmaktir. bunun icin hep mutlulukla oksimoron olusturuyor gibi gorunur. cunku farkindalik kendi mutlulugunuzun nereden kaynaklandigini anlamaktir, bunu anlayinca da o artik mutluluk olmaktan cikar zaten. su unlu soru: "mutsuz bir sokrates olmak mi, mutlu bir koyun olmak mi?". aslinda bu soru basindan beri hataliydi. cunku koyuna mutlulugu biz atfediyorduk kendi degil. asil mutlulugu koyunun kendinin farketmesi lazimdi. eger kendi fark edemiyorsa "mutlu koyun" diye bir sey ancak "mutlu sehpa" kadar anlamli.
ancak bir sokrates mutlulugu anlayacagi icin onu gercekten tadabilir. mutluluk denilen sey farkina varildiginda degerlenen bir sey degil, farkina varildiginda varolan bir seydir, aksi durumda yoktur. bir sokrates kendini mutsuz diye tanimlasa dahi her durumda bir koyundan daha mutludur denilebilir. tipki yasayan birinin dogmamis birinden her kosulda daha mutlu olacagi gibi.
galiba en guzeli, bir disli misali donmeye devam ederken arada bir "sadece bir disli" oldugumuzu hatirlamak. bunu yapmak size eskisi kadar guzel donememeye mal olacaktir ama olsun. eskisi kadar guzel ve hizli donememenin getirdigi mutsuzlugun, her seyin farkinda olusun getirdigi mutluluktan cok daha kucuk olusunu akliniza getirip mutlu olun, diyerek nasihatimi de veriyor ve bu anlamsiz cumleler silsilesini de sonunda bitiriyorum.