Bugün Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete göçtüğü günün yıl dönümü... Kendisi dört bir yanı düşman ile dolu, padişah denilen adamın başına koydurduğu ödüle, sözde "Allah" diye bağıran şeyhlerin "katli vacip öldürülmesi sevaptır" fermanlarına rağmen Kurtuluş Savaşımıza önderlik etmiş, yurdu düşmandan temizlemişti... Bu adam düşman Ankara'ya gelirken öğretmenleri toplamış, toplantı yapmış, ülkenin temelinin okumak, okutmak olduğunu anlamış bir adamdı. Şu an ona küfür eden, hakaret eden, iftiralar atanlar ise hayatında tek kitap okumamış, daha düzgün cümle kuramayan adamlar. Unutturmaya çalışıyorlar, heykellerini kaldırıyorlar, mezarının içine çocuk parkı yapıyorlar, kendisine hakaret eden maraş dondurmacılarını televizyonlara çıkartıyorlar, ayyaş diyebiliyorlar. Yetmiyor bu vatan için çöllerde gözüne şarapnel yiyerek yaralanmasına rağmen "gözü alkolden dolayı öyle duruyor" diyecek kadar şerefsiz olabiliyorlar. "Dedelerimin mezarını okuyamıyorum, Atatürk harflerimizi değiştirdi" diye ağlayanların dedeleri şu an hayatta olsa boyunlarını kopartırdı çünkü; o dedeleri ona güvendi, arkasında bu topraklar için savaştı. Atatürk'ü unutturarak bir şey elde edeceklerini, savaş görmeden kendisine gazi dedirten bir adamı 2. Atatürk yapabileceklerini sanıyorlar. Atatürk'ün tüm heykelleri kaldırılsa, Anıtkabir kaldırılsa, bize miras bıraktığı sözleri kaldırılsa dahi bu vatanın her karış toprağına bakarak biz onu yine hatırlar, biz onu yine anlarız... Tüm ezilmiş halkların Dünya'nın süper güçlerine karşı mücadele vermesine ön ayak olmuş, mazlum durumda ve savaşlardan yorulmuş bir halkı Dünya devi denilen devletler karşısında savaştan muzaffer çıkartmış ve bu toprakları, fikirleri, özgürlüğü hatta ona küfür eden şeref yoksunlarına dahi bu özgürlüğü vermiş bu adamın anıları, fikirleri, bedeni toprak olsa dahi kalbimizde yaşamaya devam edecek...