çok küçükken babasını kaybetmiş olan bir arkadaşımla yaşadığım anımdır.
liseye giderken içerisinde bulunduğum arkadaş grubunda şöyle bir olay vardı; birisi komik olmayan bir espri yaptığında veya espri yapmaya çalıştığında, haliyle kimse gülmezdi. yaşanan sessiz saniyeler ise, bir başkasının hemen aynı espriyi yapmasıyla son bulur, bu sefer aynı espriye herkes gülerdi. böylece az önce mizah yapmaya çalışan kişiye küfretmeden söverdik. bir vakit sonra bu iş öyle bir raddeye geldi ki, çok komik olan esprilerde bile herkes kendini tutar, aynı işlemi gerçekleştirirdi.
lise hayatımız bizim için bu randımanda giderken, günün birisinde aklıma bir fikir geldi. birisini yanımıza çağıracak, ona komik bir olayını anlattıracak, hikayenin sonunda gülmeyecektik ve bir başkası aynı hikayeyi anlatmaya başladığında hepimiz yerlere yatarak, dizlerimize vurarak gülecektik. yazının başında da bahsettiğim arkadaşın da içerisinde bulunduğu 3 kişilik bir grup olarak ilk kurbanımızı seçtik, hikayesini dinledik, kimse gülmedi ve aynı hikayeyi ben anlattım, herkes güldü. sonra 'o' arkadaşıma döndüm ve dedim ki, sıra sende. kabul etti, kurbanımızı seçtik. kurbana, 'heey x, gelsene bi' dedim, yanıma geldi. 'hadi komik bir hikaye anlat bize, sende vardır bir şeyler' dedim, hemen önümdeki sıraya oturdu, sonra bana döndü ve ilk cümlesini kurdu: