bir yaratıcının varlığını kabul etmemek

entry3 galeri
    3.
  1. uzun yazı okumuyorsunuz biliyorum ama bu konuda bahsetmek istediğim bazı şeyler var...

    öncelikle herhangi bir dine inanmazsın, peygamberlere inanmazsın tüm bunlara eyvallah. bunlara inanmayanlara katılmasam da bu kişilere saygı duyarım. her düşünceye saygı duyduğum gibi...

    ancak bir yaratıcının olmadığını düşünmek düşünce değil düşüncesizliktir. dolayısıyla saygı duyulacak bir düşünce biçimi değildir. bu kusursuz işleyen düzenin tesadüf eseri oluştuğunu düşünenlerin ciddi anlamda zeka problemi vardır.

    mesela bugüne kadar yeryüzünde yaşamış insan sayısını düşünün. sonrada bunların her birinin parmak izlerinin birbirinden farklı olduğunu. sonra parmak izinizin alanını hesaplayın. yaklaşık 1cm x 2cm bir alanda adet farklı alternatif üretilebilir? ve hiç mi biri tesadüfen aynısı çıkmaz?

    sadece dna'sı aynı olan tek yumurta ikizlerinin parmak izleri benzerlik gösterir. ama onlar bile tıpatıp aynı değildir. peki dna yaşayan/yaşamış her insanda farklılık gösterirken neden sadece tek yumurta ikizlerinde birebir aynı oluyor? ve neden çift yumurta ikizlerinin cinsiyetleri farklı olabiliyorken tek yumurta ikizlerinin cinsiyetleri birbirinden farklı olamıyor?

    çünkü iki farklı cinsiyetin salgıladığı iki farklı ana hormon var. östrojen ve testosteron. bunlar tek yumurtada büyüyen iki sperm hücresinde hiçbir zaman farklılık gösteremez. ne tesadüf dimi?

    cinsel birleşme esnasında erkekten kadının içine 100 milyondan fazla sperm hücresi giriyor. ve çoğunlukla hiçbiri döllenmiyor. ve çocuk mocuk doğmuyor. çünkü zaten bir kadının hamile kalabilmesi başlı başına bu kusursuz düzenin bir mucizesidir.

    aslında hem kadın hemde erkeğin vücudu bir kadının hamile kalmasını imkansız hale getirmek üzere yaratılmıştır. daha erkeğin içinde üretilirken bile çoğunun hayatta kalması mucizeyken, hayatta kalanların birleşme sonucu başka bir canlının içine girdikten sonra döllemek üzere gittiği yumurtaya ulaşabilmesi ayrıca mucizedir. tüm bu mücizelerden sonra asıl mucize ise yumurtaya ulaşmasından ziyade o yumurtanın içine girebiliyor olmasıdır. çünkü yumurtayı tamamen saran ve yumurtanın içine hiçbir organizma girmesin ona zarar vermesin diye her türlü mikroorganizmayı öldüren koruyucu bir tabaka ve ayrıca içinde çok sert bir kabuk vardır.

    ancak bak sen şu tesadüfe ki organizmaları yaratan şahıs sperm hücresine bir silah yerleştirmiştir. bunun adı eritici enzim kesecikleridir. bu eritici kesecikler sayesinde bu tabakayı delip içine girebilirler. yine ne tesadüftür ki bu eritici enzim kesecikleri bu tabakayı delip içeri girdikten kısa bir süre sonra parçalanır ve kullanılamaz hale gelir. çünkü o enzimler sadece o tabakayı delebilecek güçtedir. asıl ikinci bela olan sondaki sert kabuğu asla delemezler. ne tesadüftür ki o tabakayı delen enzimler parlananınca asıl kabuğu delecek enzim kesecikleri ortaya çıkar.

    ama tam kabuğu delip içeri girmeden önce de eve girerken ayakkabıyı çıkarıp terlik giyen insan gibi onlarda yumurta hücresinin içine girmeden önce kuyruklarını dışarıda bırakırlar. çünkü sürekli sallanan kuyruk yumurta hücresinin içine girdiğinde hücreye zarar verebilir. ne kadar düşünceli bir sperm bu ya. *

    zaten bu aptal sperm hücreleri yumurtanın yerini nereden biliyorlar ben onu da anlamış değilim. vücutta gidebilecekleri binlerce yer varken navigasyonla bulur gibi yumurtanın yoluna doğru ilerlemeleri çok büyük tesadüf. sperm hücrelerinin boyutu ile içine girdiği vücudu oranlayacak olursak bir insanın koskoca bir şehirde adres bilmeden, kimseye sormadan gideceği yeri arıyor olması gibidir. sonra yine tesadüftür ki o yolda giderken bir çok farklı sebepten ölüyor olmalarına rağmen hiçbir bu kendisini yaratan şahısın kendisine yerleştirdiği eritici enzim keseciklerini ve delici enzim keseciklerini kullanıp kendini korumazlar ve ölürler. çünkü bunu yaparlarsa kusursuz düzen bozulur. sadece son aşamaya geldiklerinde yumurta hücresini koruyan tabakayı ve ana kabuğu delmek için kullanırlar.

    buraya kadar tüm mucizeleri gerçekleştirmiş olan sperm arkadaş taşıdığı bütün kromozomları orada bırakır ve döllenme gerçekleşir. buna göre x veya y kromozomu bırakıldığı için de cinsiyet ona göre oluşur.

    başka bir örnek daha vermek istiyorum. plankton. plankton bir bakteri türüdür. ancak mikroskop ile bakıldığında görülebilecek kadar küçük. tek hücreli bir canlıdır. ve bu canlılar denizlerde yaşarlar. bu mikroskop ile zor görünecek kadar küçücük olan canlılar olmasaydı dünya yok olurdu. çünkü atmosfere sülfür yayıyorlar. sonra bu arkadaşların yaydıkları sülfür ile ağaçların yaydıkları oksijen birleşiyor ve sülfat isimli madde oluşuyor. bu birleşmeler sonucu oluşan sülfat atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasını sağlıyor. su buharı yoğunlaşınca yağışlar oluşuyor. yağışlar oluşunca bitkiler yetişiyor. bitkiler yetişince koyunlar ot yiyebiliyor. koyunlar büyüdükçe insanlar onlarla beslenebiliyor. insanlar beslendikçe insan ve diğer canlıların devamlılığı sürüyor. aslında çok daha kapsamlı ancak basite indirgeyerek bu şekilde anlatabiliriz. inanılmaz komplike ve kusursuz bir düzen daha meydana gelmiş oluyor.

    başka bir örnek daha vermek gerekirse bu hakkımı aydan yana kullanmak istiyorum. dünyaya 400.000 kilometre uzaklıktaki ayın insan beyninin içindeki epifiz bezine etki etmesi örneği. epifiz bezinde melatonin hormonu salgılanır. ayın bir evresi olan yeniayda bu salgılama oranı çok daha fazla artar. melatonin hormonu insanda hücre yenileyici ve bağışıklık sistemini düzenleyici bir hormondur. ayrıca insanın dna kodlarının bulunduğu hücre çekirdeğini korur ve hasar varsa tamir eder. ayrıca böbrekleri, gözleri retinayı, ve daha benim bilmediğim bir çok organı korur. uykuyu daha güzel uyumaya başlar, stresi ve psikolojik sorunları azaltır. hücre yenilenmesini sağladığı için doğal olarak yaşlanmayı geciktirir ve ömrü uzatır. yani sırf bu örnekte bile ay olmasaydı en uzun yaşayan insan 20 yaşında falan ölürdü diye düşünüyorum. 20 yaşında 80 yaşında gibi görünür, tüm bağışıklık sistemimiz çöker, hücrelerimiz yenilemezdi. ayrıca ay olmasaydı dünya yörüngesinden şaşardı. çok daha hızlı döner, günler çok kısalır, doğal afetler olur, mevsimler oluşmazdı. ayrıca dünyaya kalkan görevi gördüğünden ay olmasaydı dünyaya sürekli göktaşı çarpardı. kısacası ay orada tesadüf olarak durmuyor ve bu etkileri tesadüf olarak yaratmıyor. birisi ayı oraya yerleştirdi ve yapması gereken görevleri yükledi. o ise görevlerini hiç aksatmadan kusursuz bir şekilde yerine getiriyor.

    buraya kadar yazdığım tesadüf örnekleri bu kusursuz düzenin işleyişinde görülen milyonlarca tesadüften sadece birkaçıydı. daha tabiatta ve insan vücudunda bu tarz sayısız mucize ve kusursuzluk örnekleri vardır. ve hiçbiri kesinlikle tesadüf eseri olamayacak kadar kusursuz bir biçimde işleyişlerini sürdürür.

    örneğin yazı tura attığınızda 5 kere üst üste tura gelmesi bir tesadüftür. ama 5 milyon kere üst üste tura geliyorsa bu tesadüf değil kurgulanmış bir sistemin ürünüdür. paranın bir tarafını yapay bir basınç üretecine sabitlersin ve her seferinde aynı basınçla parayı fırlatır. parayı fırlattığı yer, paranın fırladıktan sonra havada kat ettiği mesafe ve yere düştüğünde çaptığı yerin yumuşaklığı her seferinde aynı olursa, para her seferinde tura gelecektir. bu sonuç hiç değişmeyecektir. yani paranın 5 milyon kere aynı gelmesi tesadüf değil bir yaratıcı(insan) tarafından yaratılmış bir sistem sayesindedir. yani hiçbir sistem, hiçbir düzen tesadüfen oluşmazlar. bilimin de kanıtladığı üzere evrende bir sistem olduğu ortadadır...

    sevgili ateistler, sürekli bilim,bilim,bilim diyorsunuz. ve haklısınız da. bilim en önemli şeydir. o yüzden size bilimsel veriler ile geldim size. hiçbiri hurafe değil. kimsenin ayı ikiye yardığından bahsetmedim. kızıldenizi asasıyla ikiye böldüğünden de bahsetmedim. ya da hayatında hiç bir erkekle ilişkiye girmemiş bir kadının isayı doğurduğundan da söz etmedim. tek yaptığım bilimsel olarak kanıtlanmış verileri anlatmaktı. o yüzden siz dine, kitaba, peygamberlere inanmayabilirsiniz. buna saygı duyarım. ancak bu bahsettiğim örneklerin(ki aklıma gelen örnekler bu kusursuz düzenin içinde belkide en basitleriydi) bir mimarı olduğunu yok sayıp, evrendeki her şeyin tesadüf eseri yerlerinde olduklarını ve onlara yüklenen görevleri kusursuz bir şekilde tesadüf eseri yaptıklarını düşünüyorsanız bu saygı duyulacak türden mantıklı ve rasyonel bir düşünce yapısı değildir...
    13 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük