bilinmeyen bir adamın mektubu

entry1 galeri
    1.
  1. Sahi, mutsuz muydun?
    Orada, seni ilk kez nereme sığdıracağımı bilemeyip
    Bütün mahcubiyetimi tırnaklarımdan cıkarırken
    Karşında bir yeni yetme gibi tırnaklarımı kemirirken
    Orada, kızılcıklıyla doktorların kesiştiği o yerde
    Sabah ezanı okunmak üzereyken
    Ben çok yorgunken, ve sen çok içmişken
    Telefonda usulca konuşup bana seni nerede bekleyeceğimi tarif ederken
    Saat 4 felan iken
    Ben olağanca yorgunluğuma rağmen değilmişim gibi davranıp
    Sana doğru yürürken..
    Sen ne kadar yorgun olduğumu görünce
    Hemen ilerideki bankı gösterip,
    "istersen biraz oturalım" derken,
    Oturduğumuzda bankın tam ortasına, dizlerimiz birbirine değerken..
    Mutsuz muydun harbiden?..

    Sahi, mutsuz muydun?
    Oysa sabaha karşı açık fırın bulunca
    Çocuk gibi sevinmiş ve bana taze ekmek almıştın..
    Ben yolda yarısını yemiştim,
    Ve sen; "Evde zeytin var, günah" demiştin.
    Yalan mı söylemiştin, değil miydi günah?

    Sahi, ben mi abarttım?
    Zeytine, ekmeğe ve sana yemin edip
    Doğru düzgün bir adam olmaya karar verdiğimin sabahı,
    Abarttım diye mi?
    Böyle hem manalı, hem manasız baktın yüzüme.
    Sahi herkes, herkes aldatır mı?
    Sahi, utanmayı unutunca mı geçecek bütün mutsuzluklar?
    Ben sesini ilk duyduğumda seni sevmeye karar vermiştim..
    Sen başın ilk sıkıştığında, beni sevmekten vazgeçtin..
    Sahi, ben sana denk mi geldim?
    Geçerken uğradığın benzin istasyonu gibi.
    Bir daha dönmeyeceğin,
    Mağrur ve yalnız,
    Sakin ve telaşlı,
    Bedbaht ve mütefessir,
    Bokuna kadar zıt anlamlı,
    Dibine kadar çelişik..
    Ben gibi iken işte ben
    Sahi sen, benim nasıl ben gibi olduğumu en iyi bilen iken
    Niye işim var deyip, yol vermedin bana?

    Yalnızlıktan it gibi korktuğumu biliyordun!
    Yalnızlıktan it gibi korktuğumu tanıştığımızın ikinci günü söylemiştim sana!
    Sana demiştim ki;
    Bak, iyi dinle
    “Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. Tedirgin etme beni. Bu sefer geride bir şey bırakmadım. Tasımı tarağımı topladım geldim. Neyim var neyim yoksa ortaya döktüm. Beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim. Bir kere çavuş olduktan sonra bir daha amelelik yapamayan zavallı köylüye dönerim. Beni uyandır.”

    Kelimesi kelimesine ezber ettiğim bu Oğuz Atay satırlarını okumuştım sana..
    Beni yalnız bırakma demiştim!
    Ee, neredesin?..

    Sahi, bütün bu anksiyetem , taşikardim
    Nesneli nesnesiz serzenişlerin
    Arkandan kırıp döktüğü ne varsa işte
    Sahi, hepsi benim hezeyanım mı?
    Sen aslında hiç olmadın
    Ben mi mana yükledim manasız varlığına?
    Oysa ben hala, her sabah, kötü bir rüyaya dalıyor gibi uyanıyorum dünyaya
    Beni asla beklemeyeceğini bildiğim yerlere
    Beni bekleyen, ama bekleyip beklemediklerini umurumda bile olmayan insanlar için kuruyorum telefonun alarmını
    Ve bir kez bile ertelemeden, hep vaktinde doğruluyorum
    Niye biliyor musun?
    Niye, biliyorsun..
    Niye?
    Sahi, biliyor musun?

    Beraber bir Kurusova filmi izlemiştik seninle, hatırlarsın
    Bari bunu hatırla
    Evet, bunu hatırlarsın
    Al işte, şimdi itiraf ediyorum;
    Filmi değil seni, seni izliyordum
    Çünkü sen o ara bütün filmlerdeki bütün kadınlardan daha güzeldin
    Sahi, hiç mi fark etmedin?

    Ahh, olan oldu artık..
    Unutulacak olanlar çoktan unutuldu
    Unutulmayacak olanlar mıh gibi beynimde
    Artık tek bir soru var aklımda
    Cevabının hiçbir işime yaramayacağı, deli gibi bildiğim fakat buna rağmen cevabını deli gibi merak ettiğim tek bir soru var şimdi
    Sahi, bu aşkta
    Tek ben miyim kaybeden?

    -Ali Lidar-

    Belki çok derin şeyler yazmıyor pek de sevmem ama doğal geldi bu. Her şiirinde ya sevgilinizi bulursunuz ya da kendinizi. Ben sanki bana yazılmış gibi ama biraz da ben yazmışım gibi buldum.
    3 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük