şile

entry99 galeri
    17.
  1. çocukluğumun hayalidir şile.. sene boyunca bir kez gitmek için iple çektiğim.. çoluk çocuk doluşulan minibüslerde, 3-4 saat kusarak gidilen virajlı yollara sahipti eskiden..

    bugün ise; plajını, denizini, doğasını, antalya'nın birçok tatil beldesine değişmeyeceğim, genç belediye başkanının sıkı çalışmaları ve son düzenlemelerle gayet temiz ve huzurlu bir yer haline gelmiş istanbul ilçesidir.
    yeni yapılan yol, açılan * özel üniversite ve 2 sene önce doğalgazın evlere kadar gelmesiyle tatil beldesi olmaktan çıkmıştır. yaz- kış oturulabilecek, istanbula yarım saat mesafede bir ilçe olmuştur artık.. belli dönemlerde deniz yoluyla ulaşım dahi yapılmaktadır.

    denize girilecek en güzel yeri, halk plajı(ağlayankaya)dır. mümkünse plajın sonuna kadar gitmeli, orada yer tutulmalıdır. ("eniştenin yeri"ni tavsiye ederim) askeri gazino geldiği için etraf özüne dönmüştür şile'de.. eskiden dağ taş çadırlar ve çarpık çurpuk kamp evleriyle doluydu. anlatılanlara göre, bir yüzbaşı ölüm tehditleri almasına aldırmadan tüm kampingleri boşalttırmış, yeşil alanın eski haline gelmesine sebep olmuştur. eğer öyleyse helal olsundur..

    halk plajı, lüks beachlere taş çıkartır ayrıca. cankurtaranların derinlik sınırının ötesinde tekne ve jetskilerle ellerinde telsiz hazır beklemesi boğulma olaylarını neredeyse yok etmiştir. haberlerde bahsedilen şiledeki boğulma olayları halk plajında değil, buraya kamyonetle minibüsle giriş yasak olduğu için tercih edilen parasız koylarda olur.
    (sahilköy, sofular, kumbaba..vs.)

    pazar günü gitmek intihar olur. magandaların bastığı denize girilmez, plajda yatılmaz. yanınızda eşiniz- sevgiliniz bile olsa denize korkarak girersiniz. herşeyin fiyatı iki katına çıkar, yemek söylesen gelmez, şezlong bulunmaz vs. zor kaçarsınız ordan.. dönüş de aynı şekilde zor olur. iğrenç bir trafik, tüm keyfinizi bitirir.
    haftaiçi gayet güzeldir ama, sessiz sakin, pırıl pırıl bir deniz.. herşeyiyle harikadır.
    * tek kötü tarafı vardır şilenin, zaten kıymetlenmiş tarlalardan kazanmakla yetinmeyen bazı köylü kurnazlarının durumu abartarak, her köşe başına kendin pişir kendin ye denilen açıkhava kebapçısı açmaları, gelenleri masaya oturduğuna pişman etmeleridir. hıncal uluç'un da bir yazısında değindiği gibi müşterinin tekrar geleceğini düşünmez, kazıklamaktan rahatsız olmazlar. fiyatları boğazdaki restaurantlarla yarışır. çirkefliğe de vururlar işi bi güzel.. hele lüks bir arabaysa altınızdaki yandınız! siz siz olun, "şurda bi köy kahvaltısı yapalım", "dönüşte kebap iyi gider" demeyin. dayanın kardeşim istanbul 35 dakika! ha illede yiyecem diyosanız masaya oturmadan pazarlık yapın. yoksa 1 porsiyon et ve 1 duble rakıya kişibaşı 80ytl bayılırsınız, haberiniz olsun.
    1 ...